Temiz hava istiyoruz!
  Erdemir hepimizi zehirliyor dur demenin zamanı geldi de geçiyor!
  Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası Halk Sağlığını ve Doğayı Tehdit Ediyor!
  Dervişoğlu'ndan gündemi sallayacak açıklamalar!
  Yavuzyılmaz Devrek Adliyesinden açıklama yaptı.
  CHP'li başkanların ifadeye çağrılmaları ertelendi
  Sözcü TV'ye ekran karartma cezasını kınıyoruz
  Partimizden istifa etmiş olsak da! Görevimize aynı inanç ve sorumlulukla devam etmekteyiz.
  EMEKLİLER için, yaparsa Müsavat DERVİŞOĞLU yapar.
  Bayram İkramiyesi sadece emeklilerin değil, dul ve yetimlerinde yüzünü güldürmeli.
13 Haziran 2025 Cuma
Kdz.Ereğli ve Zonguldak Bölgesel Haberler
  •  
    •  » GEZİ, TUR VE SEYAHAT
    •  » DÜNYA
    •  » VİDEO GALERİ
    •  » YAŞAM VE ÇEVRE
    •  » HABER ARA
    •  » BİLİM VE TEKNOLOJİ
    •  » TÜM MAKALELER
    •  » FOTO GALERİ
    •  » SAĞLIK
  • YAZARLARIMIZ
  • GÜNDEM
  • SEKTÖR
  • TÜM HABERLER
  • SİYASET
  • SPOR
  • EĞİTİM
  • DUYURU, İLAN, ANMA VE KUTLAMA

 iyi parti


Türkiye Cumhuriyeti sadece sınırları belirlenmiş bir coğrafya değildir.
of.ozankaya@isnet.net.tr

Türkiye Cumhuriyeti sadece sınırları belirlenmiş bir coğrafya değildir.
13 Mayis 2025 20:17:08

Yazar : Sefa YÜRÜKEL

  • Whatsapp ta Paylaş

TÜRK MİLLETİNİN VARLIK DAVASI: TARİHİ SORUMLULUK VE DİRENİŞ RUHU

 

Sefa Yürükel

 

1. MİLLETİN GÖREV ÇAĞRISI

 

Türkiye Cumhuriyeti, sadece sınırları belirlenmiş bir coğrafya değil; binlerce yıllık bir milletin, kaderini ve bağımsızlığını kendi elleriyle yazdığı kutsal bir vatan toprağıdır. Bu topraklarda bağımsız yaşamak, Türk milletinin en temel hakkı ve tarihi mirasıdır. Ancak bugün, bu varoluş mücadelesi, içeriden ve dışarıdan gelen planlı saldırılarla karşı karşıyadır.

 

Emperyalizmin içerdeki işbirlikçi aparatları AKP ve MHP başta olmak üzere, Terör örgütü PKK ve onunla paralel çalışan yapıların hedefi açıktır: Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini bozmak, milleti ayrıştırmak ve nihayetinde bu devleti tarihe gömmektir. Bu bir iddia değil, açıkça dillendirilen bir hedeftir. Ancak ne yazık ki bu sinsi hedeflere bilerek ya da bilmeyerek çanak tutan, suskun kalan veya “demokrasi” kisvesi altında meşrulaştırmaya çalışan çevreler de bulunmaktadır.

 

Bilinmelidir ki bu sadece siyasi bir mesele değildir; bu bir istiklal ve istikbal meselesidir. Bu millet daha önce defalarca kuşatıldı, diz çöktürüldü sanıldı, ama her seferinde küllerinden doğdu. Bugün de aynı irade, aynı kararlılık ve aynı ruh yeniden ayağa kalkmalıdır.

 

 

2. MİLLETİN DÜŞMANI KİMLERDİR?

 

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehdit yalnızca silahlı terörist gruplardan ibaret değildir. Devletin varlığına ve milletin birliğine kastedenler sadece dağlarda değil, şehirlerde, ekranlarda, sosyal medyada, iktidarda ve bazı siyasi yapılarda da faaliyet göstermektedir.

 

PKK gibi bölücü örgütler, emperyalist merkezlerin taşeronları olarak görev yaparken, bazı sözde aydınlar, “barış” adı altında bu planlara zemin hazırlamaktadır. Bu ihanet korosu, “demokrasi”, “özgürlük” gibi kavramların ardına saklanarak Türk milletinin en kutsal değerlerine saldırmakta, birliğini çözmeye çalışmaktadır.

 

Fakat asıl tehlikeli olan şudur: Bu aşağılamalara sessiz kalanlar, bu ihanetin meşrulaşmasına göz yumanlardır. Bilinmelidir ki; ihanete sessiz kalan, ihanete ortak olur. Ve milletin vicdanı, günü geldiğinde bu suskunluğu da yargılayacaktır.

 

 

3. ATATÜRK’ÜN UYARISI VE TARİHİ PERSPEKTİF

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha Cumhuriyet’in temelleri atılırken bir gerçeğin altını çizmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı, medenî dünyada layık olduğu yeri alacaktır. Fakat bu yol, dikenli ve çetindir.”

 

Atatürk’ün bu sözü, sadece bir temenni değil, aynı zamanda bir uyarıdır. Çünkü O, Türk milletinin karşılaşacağı tehditleri ve içerideki gaflet zincirini çok iyi görmüştür. Lozan’da kazanılan bağımsızlık sadece bir başlangıçtı. Esas mesele, bu bağımsızlığı sürekli kılmaktı. İşte bu yüzden Atatürk, “Çok kelleler gidecektir…” diyerek bu sürecin kolay olmayacağını ifade etmiştir.

 

Bugün yaşananlar, Atatürk’ün yıllar önce yaptığı bu uyarının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Türkiye, içeriden çözülsün, etnik fay hatları derinleştirilsin, milli kimliği erozyona uğrasın istenmektedir. Bu, sadece bugünün değil, 100 yıl öncesinden planlanmış bir emperyalist senaryodur.

 

PKK ve benzeri yapılar bu senaryonun taşeronluğunu yaparken, bazı iç unsurlar ise gaflet, dalalet hatta mevcut iktidar ve ortakları gibi hıyanet içinde bu planlara katkı sağlamaktadır. İşte burada Atatürk’ün bir başka veciz sözü tekrar yankılanıyor: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. (…) Bir gün, İstiklal ve Cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”

 

O gün bugün olabilir.

 

4. YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE — DEVLETİN BEKASI

 

Türk milletinin tarihinde bir hakikat vardır ki, o da devletin bekasının milletin namusu olduğudur. Yüzyıllar boyunca nice imparatorluklar kurmuş, coğrafyaları aşmış bu millet, en zorlu dönemlerde dahi devletine sahip çıkmayı bir şeref meselesi olarak görmüştür.

 

Bu anlayış, atalarımızın dilinde veciz bir şekilde yer etmiştir:

“Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!”

Bu söz, sadece bir deyim değil; bir yaşam biçimi, bir varoluş felsefesidir.

 

Bugün Türkiye Cumhuriyeti, içeriden ve dışarıdan kuşatma altındadır. Devletin temellerine, Anayasasına, üniter yapısına, milli kimliğine karşı yürütülen sistematik saldırılar karşısında susmak, geri çekilmek, görmezden gelmek ihanete ortak olmaktır.

 

Milletin ve devletin menfaati söz konusu olduğunda hiçbir şahsi çıkar, hiçbir siyasi hesap, hiçbir ideolojik yönelim öncelik taşıyamaz. Çünkü devlet giderse, geriye ne birey kalır, ne toplum, ne de gelecek.

 

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu bilinci çok erken bir dönemde milletine aşılamıştır. Devletin başsız kalması, otoritenin zayıflaması veya milletin birliğinin çözülmesi, kaosa ve çöküşe davetiye çıkarır. İşte bu yüzden Atatürk’ün öngörüsüyle şekillenen Cumhuriyet rejimi, milli egemenliğe dayalı, halkın iradesini esas alan bir sistemdir.

 

Ancak bu sistemin yaşatılması, sadece anayasa maddeleriyle değil; milletin iradesiyle, kararlılığıyla ve gerektiğinde fedakârlığıyla mümkündür. Her birey, bu devletin ayakta kalması için bir kale taşıdır. O taşlar yerinden oynarsa, devletin temeli sarsılır.

 

İşte bu sebeple, bu tarihi noktada milletimizin her ferdi şunu haykırmalıdır:

“Devletimiz varsa biz de varız. Gerekirse her şeyi göze alırız ama devletimizi yıktırmayız!”

 

5. MEŞRU DİRENME HAKKI VE MİLLİ SEFERBERLİK RUHU

 

Tarihin her döneminde Türk milleti, vatanına, bayrağına ve devletine yönelen tehditlere karşı meşru müdafaa hakkını sonuna kadar kullanmaktan çekinmemiştir. Bu, sadece askeri bir refleks değil, aynı zamanda kültürel ve ahlaki bir duruştur. Çünkü Türk milleti, “zulme rıza zulümdür” ilkesini benimsemiş; esareti, ihanetle bir tutmuştur.

 

Bugün yaşanan gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik topyekûn bir saldırıyı temsil etmektedir. Bu sadece terör saldırılarıyla, sadece siyasi oyunlarla değil; aynı zamanda zihinsel bir işgalle, milli değerleri yok sayma çabalarıyla yürütülmektedir. İşte bu noktada milletin meşru direnme hakkı ( gerektiğinde silahla) devreye girmelidir.

 

Bu hak, uluslararası hukukun da tanıdığı bir haktır: Bir millet, varlığına kast eden tehditler karşısında meşru ( silahlıda) müdafaa yapabilir. Bu müdafaa sadece fiziksel değil, fikrî, kültürel ve sosyal düzeyde de olmalıdır. Medya üzerinden yürütülen psikolojik savaşlara, eğitimdeki milli kimlik aşındırmalarına, toplumun bilinçli şekilde kutuplaştırılmasına karşı direnç göstermenin zamanı gelmiştir.

 

Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, bugün de yeni bir Kuvayı Milliye ruhuna ihtiyaç vardır. Ancak bu kez savaş sadece cephede değil; fikirde, medyada, kültürde, her alandadır. Milletin her ferdi, bulunduğu mevzide birer nefer gibi sorumluluk almalıdır. Kimi kalemiyle, kimi sesiyle, kimi emeğiyle bu mücadelenin içinde yer almalıdır.

 

Bu, bir dik durma, var oluş ve uyanış çağrısır. Bu, devletine ve milletine sahip çıkma çağrısıdır. Bu uyanış, sadece bugünü değil, geleceği de koruma iradesidir. Zira bu milletin geleceği, geçmişteki fedakârlıklardan aldığı ilhamla inşa edilir.

 

6. TÖRE, MİRAS VE FEDAİ RUHU

 

Türk milleti sıradan bir topluluk değildir. Bu milletin kodlarında töre, şeref, vatan, namus ve bağımsızlık vardır. Bu değerler, binlerce yıllık tarih boyunca nice imparatorluklar kurdurmuş; bozkırdan Anadolu’ya, oradan dünyaya yayılan bir devlet aklının temelini oluşturmuştur.

 

Türk töresi, sadece kanunlar dizisi değildir. Töre, milletin yazılı olmayan ama yürekten benimsenmiş hukukudur. Devletin yaşaması, milletin birlik içinde kalması ve doğru ile yanlışın ayırt edilmesi, bu törenin ışığında mümkün olmuştur. İşte bu nedenle bugün içinde bulunduğumuz buharlı ortamda en çok ihtiyaç duyulan şey, yeniden o tarihi bilince dönmektir.

 

Bugün bu milletin fertlerine düşen görev, sadece tepki vermek değil; bilinçli ve örgütlü bir şekilde, ülkesine ve devletine sahip çıkacak bir “fedai ruhu” taşımaktır. Fedailik, rastgele bir cesaret gösterisi değildir. Bilinçli bir kararlılık, sarsılmaz bir sadakat ve gerektiğinde her şeyini feda edebilecek bir ruh halidir. Bu ruh, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da kendini göstermiştir.

 

Şimdi yeni bir çağda, yeni bir tehdit düzeniyle karşı karşıyayız. Bu tehdit fiziki değil sadece; zihinsel, kültürel ve sistematiktir. Bu yüzden bu çağın fedaileri de kalemle, sözle, bilgiyle ve bilinçle mücadele etmelidir.

 

“Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” sözü bugün her zamankinden daha anlamlıdır. Bu milletin çocukları, Türk kimliğiyle, Türkçeyle, Türk tarihiyle yetiştirilmeli; “dünya vatandaşı” masallarıyla değil, “vatan evladı” gerçekliğiyle büyütülmelidir.

 

Ve elbette unutulmamalıdır:

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!

Ona el uzatan, dil uzatan her yapı, geçmişte olduğu gibi milletin iradesiyle karşılaşacak ve tarihin çöplüğüne gömülecektir.

 

 

7. SONUÇ: VATAN, MİLLET, DEVLET — HAZIR OL!

 

Bugün geldiğimiz noktada, Türk milleti için sıradan bir dönemden geçmiyoruz. Bu bir kırılma anıdır. Bu anı ya atalarımıza yakışır şekilde karşılayacağız ya da tarih önünde mahcup olacağız.

 

Fedailer hazır olmalıdır!

Bu fedailik, bilinçli bir yurtseverliğin, akılcı bir kararlılığın ve asla sönmeyen bir bağımsızlık meşalesinin adıdır. Bu milletin öz evlatları, tarihsel görevlerini yerine getirmek üzere harekete geçmeli; milli birlik içinde, meşru zeminde, hukuk ve töre ışığında devlete ve vatana sahip çıkmalıdır.

 

Çünkü bu topraklar, bizimdir. Bu devlet, bizimdir.

Ve bu mücadele, bizim varlık davamızdır.

SEFA YÜREKEL

  Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış

 BES


 Diğer Yazıları


  • “Cumhuriyetin Valisi: Rozet Değil Karakter Taşıyan Devlet Adamı Üzerine Satirik Bir İnceleme”
    23-05-2025 | 20 : 51 05
  • Türkiye’de Siyasal Kriz ve Muhalefetin Stratejik Açmazı: CHP’ye Eleştirel Bir Yaklaşım
    23-05-2025 | 20 : 49 32
  • Ulus BAKER, bir dahi, yüce bir Türk filozof...
    17-05-2024 | 15 : 36 18
  • DÜNYA BEKTAŞİ DEVLETİ'Nİ KURARLARSA YANDI GÜLÜM KETEN HELVA
    23-09-2024 | 10 : 08 16
  • 29 EKİM VE 10 KASIM’DA ATATÜRK’Ü ANMAKLA ATATÜRKÇÜ OLUNMUYOR
    26-10-2024 | 16 : 10 49
  • Kuva-yi Milliyeciler'in "İNGİLİZ KEMAL'i '' vefat etti.
    18-07-2024 | 21 : 48 51
  • KENDİLERİNE “ATATÜRKÇÜYÜM” DİYEN KORKAKLAR.
    03-01-2024 | 16 : 40 40
  • TC Devleti ve Milleti Dinci, Bölücü ve Emperyalist Tehlike’den Örgütlenerek Kurtarılmalıdır!
    03-01-2024 | 16 : 36 56
  • Tercih Milletindir! İkinci bir yol yoktur! Yol bellidir!
    10-01-2024 | 20 : 39 38
  • NE AKP NE CHP: TÜRK MİLLETİ ÜÇÜNCÜ VE MİLLİ BİR YOLA GİRMELİDİR!
    16-01-2024 | 16 : 25 46
  • CHP VERİLEN OYLARIN ANLAMINI YANLIŞ ANLADI VE AKILLANMADI ANLAŞILAN!
    03-04-2024 | 20 : 45 32
  • TÜRKİYE’DE HALK, ÇÖZÜM İÇİN KENDİ KENDİNİN DERMANI OLMALI VE DEVRİMCİLEŞMELİDİR
    03-01-2024 | 16 : 43 45
Tüm Yazıları

 Köşe Yazarlarımız


  • Meryem Altunkaya
    KAPİTALİST PUS!
  • Timuçin ÖZAT
    Devam etmekle kalmayacak, kötüleşecek!
  • Zeki BAŞTÜRK
    UÇABİLDİĞİN KADAR
  • Mustafa Uysal
    ANLATAMAZSIN VEFA'YI !
  • A.Baybars Göğez
    YEREL YÖNETİMLER BAKANLIĞI GEREKLİ Mİ? KAPSAMI NASIL OLMALI?
  • Sefa YÜRÜKEL
    Nihat Genç olmak ya da olmamak: Türkiye’nin eşik noktasında bir kimlik meselesi
  • Fahri Eryılmaz
    23 NİSAN
  • Gürol ÖZTÜRK
    DESTEK KİME?
  • Turko Uğur ÖZTÜRK
    FEDERASYON ŞEÇİMLERİNDE BAŞKAN ADAYLARINA SORULMASI GEREKEN SORULAR
  • Erdoğan KUTLU
    SEMT-İ MÜDAFAA
  • Efsun İsmail DEMİREL
    MİLLETVEKİLİMİZ SAFFET BOZKURT’A AÇIK MEKTUP
  • Önder ÖNER
    Sağlığımızın Belası Hava Kirliliği

 Çok Okunan Köşe Yazıları


  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY

» Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor
  • Zeki BAŞTÜRK
    UÇABİLDİĞİN KADAR
  • Zeki BAŞTÜRK
    FERDÎ ZEYREK'İN ARDINDAN
  • A.Baybars Göğez
    YEREL YÖNETİMLER BAKANLIĞI GEREKLİ Mİ? KAPSAMI NASIL OLMALI?
  • Sefa YÜRÜKEL
    Nihat Genç olmak ya da olmamak: Türkiye’nin eşik noktasında bir kimlik meselesi
  • Sefa YÜRÜKEL
    “Cumhuriyetin Valisi: Rozet Değil Karakter Taşıyan Devlet Adamı Üzerine Satirik Bir İnceleme”
  • Zeki BAŞTÜRK
    YÜZÜMÜZÜ GENÇLER GÜLDÜRECEK
  • Zeki BAŞTÜRK
    TARİH, DOĞA, KÜLTÜR GEZİSİ
  • Sefa YÜRÜKEL
    Türkiye’de Siyasal Kriz ve Muhalefetin Stratejik Açmazı: CHP’ye Eleştirel Bir Yaklaşım
  • Zeki BAŞTÜRK
    Dalgalar Neden Hep Karşı Kıyıları Vurur?
  EMLAK & SİGORTA DANIŞMANI
  ÖZER BULCA Hair Makeup Studio
  BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI
  BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI
  Irmak Vadi Bungalov Evleri
Kdz.Ereğli ve Zonguldak Bölgesel Haberler

© kdzereyli.com

İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın
Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
  •   Bilim ve Teknoloji
  •   Eğitim
  •   Videolu Haber
  •   Arşiv
  •   Video Galeri
  •   Haber Ara
  •   Tüm Makaleler
  •   Foto Galeri
  •   Günün Haberleri
  •   Üyelik