
of.ozankaya@isnet.net.tr
Türkiye’de tekrarlanan orman yangınları: Nedenleri, müdahale eksiklikleri, politik yetersizlik ve çözüm önerileri
30 Haziran 2025 18:44:34
Türkiye’de tekrarlanan orman yangınları: Nedenleri, müdahale eksiklikleri, politik yetersizlik ve çözüm önerileri
Sefa Yürükel yazdı…
Türkiye’de her yıl yaz aylarında yoğun şekilde yaşanan orman yangınları, ekolojik tahribatın ötesinde sosyal, ekonomik ve politik tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Akdeniz iklim kuşağında yer alan Türkiye’de, özellikle Ege ve Akdeniz bölgeleri, doğal yapısı gereği yangına en hassas alanları oluşturmaktadır. Ancak, bu doğa olayının felakete dönüşmesi, büyük ölçüde insan eliyle şekillenen ihmaller, eksiklikler ve yanlış politikaların bir sonucudur.
Son yıllarda meydana gelen büyük çaplı yangınlar, sadece doğal kaynakların değil, aynı zamanda devletin kriz yönetimi kapasitesinin de sorgulanmasına neden olmuştur. 2021 yazında yaşanan ve günlerce kontrol altına alınamayan yangınlar, hava müdahale araçlarının yetersizliği, koordinasyonsuzluk, kamuoyuna açık bilgi eksikliği gibi birçok sorunu gün yüzüne çıkarmıştır. Yangınların önlenmesi ve etkili bir müdahale için devletin yapısal ve teknik kapasitesi ciddi şekilde gözden geçirilmelidir.
YANGINLARIN NEDENLERİ: İKLİM KRİZİ, İNSAN ETKİSİ VE RANT
Türkiye’de orman yangınlarının en temel nedenlerinden biri, küresel ölçekte artan sıcaklık ve kuraklıktır. İklim değişikliği, yangın riskini artıran çevresel koşulları daha sık ve daha şiddetli hale getirmektedir. Yüksek sıcaklık, düşük nem ve artan rüzgar, özellikle yaz aylarında yangınların yayılımını kolaylaştırmaktadır[1]. Türkiye İklim Değişikliği Uyum Stratejisi belgesinde de bu riskler açıkça belirtilmiştir.
Yangınların bir diğer önemli nedeni ise insan faaliyetleridir. Bilinçsizce yapılan piknikler, sigara izmaritleri, tarla temizliği için ateş yakılması gibi ihmalkar davranışlar, her yıl yüzlerce hektar ormanın yok olmasına neden olmaktadır[2]. Ayrıca sabotaj ve kundaklama vakalarının da belirli dönemlerde arttığı görülmektedir. Ancak bu olayların yeterince araştırılmaması, kamuoyunda bilgi kirliliğine neden olmaktadır.
Orman yangınlarının arkasında, zaman zaman rant amaçlı planlamaların da yer aldığı iddiaları sıkça dile getirilmektedir. Özellikle turizm bölgelerinde çıkan yangınlardan sonra imara açılan alanlar, bu şüpheleri güçlendirmektedir[3]. Anayasa’nın 169. maddesi, yanan ormanların başka amaçla kullanılamayacağını belirtse de uygulamada bu kuralın delindiği örnekler mevcuttur.
MÜDAHALE YETERSİZLİĞİ: UÇAK KRİZİ VE KOORDİNASYON SORUNLARI
Türkiye’de orman yangınlarına müdahale sürecinde yaşanan en büyük sorunlardan biri, hava müdahale kapasitesinin yetersizliğidir. Türk Hava Kurumu’na (THK) ait yangın söndürme uçaklarının atıl bırakılması ve yerlerine yeni araçların temin edilmemesi, özellikle 2021 yangınlarında kamuoyunda büyük tepkiye neden olmuştur[4]. O dönem kullanılan uçak sayısının düşüklüğü ve teknik yetersizlik, yangınların kontrol altına alınmasını geciktirmiştir.
Müdahale sürecinde yaşanan koordinasyon eksikliği, yangınla mücadelede etkinliği azaltmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü (OGM), belediyeler, AFAD ve gönüllü organizasyonlar arasında yeterli eşgüdüm sağlanamaması, hem kaynak israfına hem de zaman kaybına yol açmaktadır[5]. Özellikle yerel yönetimlerin devre dışı bırakılması, merkeziyetçi anlayışın yangın yönetimini zorlaştırdığı bir gerçektir.
Yangın anında bilgi akışının sağlıklı yapılmaması ve vatandaşların yönlendirilmemesi de ciddi bir sorundur. Sosyal medyada ortaya çıkan bilgi kirliliği, bazen devletin resmi açıklamalarıyla çelişmektedir. Bu durum güven kaybına neden olurken, kriz anlarında kamu otoritesinin etkili iletişim kuramamasının ciddi sonuçları olmaktadır[6].
BİLGİ VE TEKNOLOJİ EKSİKLİĞİ: YERLİ SİSTEMLERİN KULLANILAMAMASI
Yangın yönetiminde erken uyarı sistemleri, coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve uzaktan algılama teknolojileri büyük önem taşımaktadır. Ancak Türkiye’de bu teknolojilerin kullanımı oldukça sınırlı kalmakta; eldeki imkanlar ise yeterince entegre bir şekilde kullanılmamaktadır[7]. OGM’nin sahip olduğu bazı teknolojik altyapıların verimli kullanılamaması, yangınlara müdahaleyi güçleştirmektedir.
Yerli üretim İHA’ların (insansız hava araçları) yangın tespiti ve gözetlemede kullanılmaya başlanması umut verici bir gelişme olsa da, bu sistemlerin gerçek zamanlı veri üretmesi ve kriz masasına entegre edilmesi açısından ciddi eksiklikler vardır. Yani mesele sadece teknolojiye sahip olmak değil, bu teknolojiyi etkili bir biçimde entegre edebilmektir[8].
Ayrıca yangınla mücadelede görevli personelin eğitim düzeyi ve teknolojiyi kullanma becerileri de yetersizdir. Yerel düzeyde yapılan müdahalelerde hâlâ manuel yöntemlere başvurulmakta, bu da yangının yayılımını önlemede başarısız olunmasına yol açmaktadır[9]. Eğitim, denetim ve kapasite geliştirme programları eksik kalmaktadır.
YANGIN POLİTİKALARININ YOKLUĞU: İKTİDARIN TUTARSIZ YAKLAŞIMLARI
Türkiye’de orman yangınlarına dair bütüncül ve sürdürülebilir bir politika eksikliği göze çarpmaktadır. Yangınlar genellikle kriz yönetimi şeklinde ele alınmakta, uzun vadeli önleme ve hazırlık stratejileri geliştirilmemektedir[10]. Bu da her yıl aynı sorunların tekrarlanmasına yol açmaktadır. Oysa orman yangınları, sadece yaz aylarına özgü bir mesele değil; yıl boyu süren bir hazırlık süreci gerektirir.
Hükümetin yangınlarla mücadele konusundaki söylemleri ise zaman zaman çelişkilidir. Bir yandan yangınların “dış güçler” ya da “terör” kaynaklı olduğu iddia edilerek toplumsal algı yönlendirilmekte, diğer yandan önleyici politikalar geliştirilmemektedir[11]. Bu tür popülist söylemler, meselenin bilimsel zeminden uzaklaştırılmasına neden olmaktadır.
Ayrıca yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasında işbirliğinin sınırlı kalması, yangınla mücadele konusunda ulusal düzeyde tutarlı bir politika üretilmesini engellemektedir. Belediyelerin araç-gereç talepleri ya da gönüllü organizasyonların destek talepleri yeterince dikkate alınmamaktadır[12]. Bu durum, devletin bütüncül kriz yönetimi anlayışına zarar vermektedir.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ: YAPISAL REFORMLAR VE KATILIMCI YAKLAŞIMLAR
Türkiye’de orman yangınlarıyla mücadele konusunda yapılması gerekenlerin başında, kurumsal reform gelmektedir. OGM’nin teknik kapasitesinin artırılması, uçak filosunun yerli üretim ve sürdürülebilir bir şekilde yeniden yapılandırılması elzemdir. Ayrıca yerel yönetimlerle güçlü bir koordinasyon ağı kurulmalı, yangın bölgelerinde acil müdahale birimleri sürekli hazır tutulmalıdır[13].
İkinci olarak, orman köylüleri ve bölge halkının eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gereklidir. Yangınların büyük çoğunluğunun insan kaynaklı olduğu düşünülürse, önleyici eğitim faaliyetleri yangınların azalmasında kilit rol oynar. Ayrıca gönüllü yangın ekipleri desteklenmeli, STK’ların sürece katılımı teşvik edilmelidir[14].
Son olarak, yangın sonrası yeniden imar süreci kesin ve şeffaf kurallarla düzenlenmelidir. Yanan alanların imara açılmaması konusunda denetimler sıklaştırılmalı, anayasal güvenceler uygulanmalıdır. Yangın sonrası alanların rehabilitasyonu bilimsel esaslara göre yapılmalı ve bu sürece ekolojistler ile üniversiteler dâhil edilmelidir[15].
YANGINLAR STRATEJİK SAVAŞ MI? İSTİHBARAT, İŞBİRLİKÇİ GÜÇLER VE BİLGİ KİRLİLİĞİ
Son yıllarda bazı orman yangınlarının yalnızca doğal ya da ihmalkâr nedenlerle değil, aynı zamanda planlı ve kasıtlı olarak çıkarıldığı iddiaları, kamuoyunda geniş yer bulmuştur. Bu iddialar, özellikle yangınların eş zamanlı olarak farklı bölgelerde başlaması, zorlu arazi şartlarına rağmen ulaşılması güç bölgelerde ortaya çıkması ve sabotaj izlenimi yaratması nedeniyle dile getirilmektedir[^16]. Ancak bu konudaki resmi açıklamalar, genellikle yeterli delil ya da netlik içermemektedir.
Türkiye’de bazı yangınların PKK/KCK gibi terör örgütleriyle bağlantılı yapılar tarafından çıkarıldığı yönünde İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün zaman zaman yaptığı açıklamalar bulunmaktadır[^17]. Ancak bu açıklamalar, çoğu zaman kamuoyuna açık delillerle desteklenmemekte, bu da “komplo teorisi” ile “güvenlik bilgisi” arasındaki sınırın bulanıklaşmasına neden olmaktadır. Yargı süreçlerinin şeffaf yürütülmemesi de bu alandaki kuşkuları artırmaktadır.
İstihbarat açısından bakıldığında, özellikle orman yangınları gibi milli güvenlik riski taşıyan olaylarda erken uyarı sistemlerinin ve analiz birimlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Sadece olay olduktan sonra fail aramak yerine, sosyal medya analizleri, coğrafi risk haritaları ve istihbarat sinyalleri üzerinden erken teşhis çalışmaları yapılmalıdır[^18]. Ancak mevcut durumda istihbarat birimleri bu konuda sistematik bir risk analizi paylaşmamakta, bu da hem kamuoyunu hem de yerel idareleri savunmasız bırakmaktadır.
SONUÇ
Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelesinde yaşadığı zorluklar, sadece teknik eksikliklerden değil, aynı zamanda politika ve yönetim boşluklarından kaynaklanmaktadır. İklim krizinin etkilerini dikkate alan, yerli teknolojiyi etkin kullanan, toplumla işbirliği içinde hareket eden bir yangın stratejisi oluşturulmadığı sürece, aynı acılar tekrar yaşanmaya devam edecektir. Sürdürülebilir ve bilimsel temelli bir orman politikası artık bir tercih değil, zorunluluktur.
DİPNOTLAR
[1]: Türkiye İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2011.
[2]: Orman Genel Müdürlüğü (OGM), “Yangın İstatistikleri”, www.ogm.gov.tr
[3]: TMMOB Orman Mühendisleri Odası Raporu, 2021.
[4]: BBC Türkçe, “Türkiye’de Orman Yangınları ve THK Uçakları Tartışması”, Ağustos 2021.
[5]: AFAD Faaliyet Raporu 2022, www.afad.gov.tr
[6]: Medya Araştırmaları Derneği, “Kriz Anlarında Bilgi Kirliliği”, 2022.
[7]: “Yangın Yönetiminde CBS Uygulamaları”, Harita Dergisi, Sayı 166, 2020.
[8]: Savunma Teknolojileri Analiz Merkezi (STM), “İHA’ların Sivil Kullanımı”, 2021.
[9]: OGM Eğitim Daire Başkanlığı Raporları, 2023.
[10]: Erdoğan Atmış, “Orman Yangınları ve Politikaları Üzerine”, Ekoloji Dergisi, 2022.
[11]: Bianet, “Yangınlarda Terör Algısı ve Medya”, Ağustos 2021.
[12]: Türkiye Belediyeler Birliği, “Afet Yönetiminde Yerel Yönetimlerin Rolü”, 2023.
[13]: OGM Stratejik Planı 2024-2028.
[14]: WWF Türkiye, “Toplum Temelli Yangın Önleme Çalışmaları”, 2020.
[15]: Doğa Derneği, “Yangın Sonrası Doğal Alanların Restorasyonu”, 2022.
[16]: SETA Vakfı Raporu, “Türkiye’de Orman Yangınları: Güvenlik Boyutu”, 2022.
[17]: T.C. İçişleri Bakanlığı, 2021 tarihli basın açıklamaları ve Emniyet Terörle Mücadele Raporları.
[18]: TSK ve MİT Açık Kaynak İstihbarat Raporlama Yöntemleri, Savunma Bilimleri Dergisi, 2023.
BES
