
zekibasturk57@gmail.com
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK: SESSİZLİĞİN VE KABULLENİŞİN KARANLIĞI
06 Temmuz 2025 12:57:49
Yazar
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK: SESSİZLİĞİN VE KABULLENİŞİN KARANLIĞI
Açlık, yoksulluk, karamsarlık, umutsuzluk sarmış her yanı. Gelecek kaygısı arttıkça artarken güven duygusu giderek azalıyor. Enflasyon, hayat pahalılığı, geçim darlığı , emeklinin belini bükmüş , yığınları umarsızlığa sürüklemiş. Adalete güven azalmış, eğitim, sağlık çökmüş. Bu denli olumsuzluğa karşın yapılan anketlerde yine de %30 dolayında oya sahip iktidar.
Usuma öğrenilmiş çaresizlik durumu geldi. Öğrenilmiş çaresizlik nedir? Çaresizlik de öğrenilir mi?
Bir canlı, tekrar tekrar başarısız olmaya zorlandığında; sonunda başarabileceği durumlarda bile denemekten vazgeçer. Psikolojide buna öğrenilmiş çaresizlik denir. İlk olarak Martin Seligman’ın köpekler üzerinde yaptığı deneylerle ortaya atılan bu kavram, yalnızca bireysel bir durum değildir; toplumsal boyutlarıyla birlikte ele alındığında, sessiz kalabalıkların neden suskunlaştığını, halkların neden kendi gücünden kuşku duyduğunu anlamamıza yardımcı olur.
İnsanlar da tıpkı o deneydeki hayvanlar gibi, uzun süre haksızlığa uğrar, hor görülür, yok sayılır, umutları kırılırsa; sonunda mücadele etmeyi bırakabilirle:
“Zaten değişmeyecek”, “Bir şey yapamayız”, “Hepsi aynı” gibi tümceler öğrenilmiş çaresizliğin halk arasında yankılanan sesidir.
Toplumsal Travma ve Kabullenilmiş Sessizlik
Bir toplumun sürekli olarak yoksullukla, adaletsizlikle, baskıyla karşı karşıya kalması; yurttaşların zamanla direnme gücünü zayıflatır. Demokrasi istekleri bastırıldığında, düşünce özgürlüğü cezalandırıldığında, sandığın bir umut olmaktan çıktığında ; halk giderek içine çekilir, birey susar, sonra toplum susar.
Bu suskunluk, yalnızca korkunun değil, öğrenilmiş çaresizliğin de ürünüdür. Çünkü halk, artık sesinin duyulmayacağına inanır. Oysa asıl tehlike de burada başlar: İnsanların kendi gücüne, bir araya gelme umuduna olan inancını yitirmesi.
Siyasette Çağdaş Bir Tuzak
Siyasi iktidarların en büyük başarısı, muhalefeti susturmak değil; halkı kendi kendine susturmayı öğretmektir. İnsanlar öyle bir noktaya gelir ki, sorunları dile getirmekten bile vazgeçerler. Tepki göstermez, sandığa gitmez, meydanı boş bırakırlar. Siyaset sahnesinde etkin olanlar ise bu sessizliği onay olarak yorumlar.
Baskıcı rejimlerin en büyük dayanağı, işte bu öğrenilmiş çaresizliktir. Adaletin işlemediği, liyakatin yok sayıldığı, özgür medyanın susturulduğu her yerde, toplumun mücadele ruhu kırılmaya çalışılır. Ve ne yazık ki bu plan çoğu zaman işler.
Umudu ve Mücadeleyi Hatırlamak
Oysa çaresizlik öğretilmişse, direnç de yeniden öğrenilebilir. Tarih boyunca halkların ayağa kalktığı her dönemde, önce bu karanlık kabullenmişlik yıkılmıştır. İnsanlar birbirine dokundukça, gerçekleri gördükçe, dayanışmanın gücünü fark ettikçe; yeniden seslerini yükseltmeyi, hak aramayı, direnç göstermeyi öğrenmişlerdir.
Öğrenilmiş çaresizlik kader değildir. Bilinçli olarak dayatılmış bir durumdur. Ve her öğrenilen gibi, unutturulabilir. Yeter ki sorular sormaktan, adalet istemekten, umut etmekten ve hayal kurmaktan vazgeçmeyelim.
Çünkü bir toplum, mücadeleyi unuttuğunda değil; çaresizliğe alıştığında kaybeder.
Zeki BAŞTÜRK
BES
