
zekibasturk57@gmail.com
EĞİTİMDE UYGULANAN ÖDÜL VE CEZANIN SİYASETE YANSIMASI
06 Temmuz 2025 22:10:35
Yazar
EĞİTİMDE UYGULANAN ÖDÜL VE CEZANIN SİYASETE YANSIMASI
Eğitim, bireyin davranışlarını biçimlendirme sürecidir. Bu süreçte en sık başvurulan araçlardan biri de ödül ve cezadır. Öğrencinin istenilen yönde davranması için ödüllendirilmesi, kurallara uymadığı takdirde cezalandırılması, öğretmenin sınıf içi düzeni sağlaması açısından bir yöntem olarak benimsenmiştir. İstenilen ve beğenilen bir davranışı pekiştirmek için ödül verillir. İstenmeyen bir davranışı önlemek için de cezaya başvurulur. Ancak bu yöntemin sadece sınıfla sınırlı kalmadığı, hatta siyasetin en temel mekanizmalarından biri haline geldiği açıktır. Eğitimde kullanılan ödül ve ceza, siyasetin diline ve pratiğine taşındığında, çok daha geniş ve etkili sonuçlar doğurur.
Siyaset, toplumu yönlendirme sanatıdır. Bu yönlendirme, bazen gönül almakla, halkın yararına işler yapmakla, bazen de korku salmakla sağlanır. Tıpkı öğretmenin başarılı öğrenciyi övmesi, başarısız olanı ise uyararak düzen sağlaması gibi. Siyasetçi de halkı, bürokrasiyi, medyayı ve hatta kendi partisini ödüller ve cezalar yoluyla hizaya getirmeye çalışır. Seçim öncesi yapılan maaş artışları, dağıtılan sosyal yardımlar, açıklanan af paketleri; toplumun geniş kesimlerine sunulan “ödüller”dir. Bu sayede oy desteği ve sadakat sağlanır. Öte yandan, muhalif seslere yönelik soruşturmalar, vergi baskıları, medyanın susturulması ya da ihraçlar ise “ceza” mekanizmasının siyasetteki izdüşümüdür.
Eğitimde ödül ve ceza, öğrencinin kişisel gelişimi ve sorumluluk kazanması için bir araç olarak tasarlanır. Ancak siyasette bu sistem çoğunlukla iktidarı elde tutmak ve muhalefeti sindirmek için kullanılır. Bu fark, uygulamanın niyetini ve sonucunu belirleyen temel öğedir. Eğitimde ceza, davranışın değil bireyin değil, tutumun düzeltilmesi için uygulanırken; siyasette ceza çoğunlukla bireyi susturmak, toplumun gözünde itibarsızlaştırmak için kullanılır. Ödül ise siyasette nadiren liyakate dayanır; çoğunlukla bağlılığın, itaatin karşılığıdır.
Siyasi partilerin içinde de bu sistem işler. Parti içi ödül; vekillik, bakanlık, danışmanlık gibi makamlar olurken; ceza ise liste dışı bırakılmak, görevden alınmak, dışlanmak biçiminde karşımıza çıkar. Bu mekanizma parti içi eleştirinin önünü keser, lidere sorgusuz itaat kültürünü besler.
Medya kuruluşları da ödül ve cezadan nasibini alır. İktidarın söylemine uygun yayın yapanlar reklam pastasından pay alırken, eleştirel duruş sergileyenler ilan kesintileri, erişim engelleri ya da mali denetimlerle karşı karşıya kalır. Böylece toplumun sesi olması gereken basın, susturulan ya da yönlendirilen bir araca dönüşür.
Bu yöntemlerin siyasette bu kadar yaygın kullanılması, halkı edilgen bir konuma iter. Tıpkı ödül beklentisiyle çalışan bir öğrencinin, kendi içsel motivasyonunu yitirmesi gibi. Yurttaşlar da hak aramak yerine ödül umar hale gelir. Oysa gerçek demokrasi, ödül-ceza sisteminden değil, özgür iradeden, eşit yurttaşlıktan doğar.
Sonuç olarak; eğitimde davranışı yönlendirme aracı olarak kullanılan ödül ve ceza, siyasete taşındığında bir güç gösterisine dönüşmektedir. Bu dönüşüm, toplumsal ahlâkı zedeler, adalet duygusunu aşındırır ve bireyin özgürleşmesini değil, boyun eğmesini teşvik eder. Sınıftan meclise uzanan bu yöntem, eğer sorgulanmazsa, toplumun düşünme yetisini köreltir ve otoritenin tek sesli düzenine zemin hazırlar.
Zeki BAŞTÜRK
BES
