

of.ozankaya@isnet.net.tr
Kıbrıs’da İki Devletli Çözüm Modelinin Olası Avantajları ve Federasyon Modeline Yönelik Güvenlik Temelli Eleştiriler
18 Ekim 2025 12:35:08
Oslo, 18 Ekim 2025
Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz’in en uzun soluklu siyasi uyuşmazlıklarından biri olarak 1960’lardan bu yana uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaktadır. Ada üzerindeki egemenlik paylaşımı ve iki toplumun birlikte yaşama biçimi, hem yerel hem de küresel aktörlerin stratejik hesaplarını derinden etkilemiştir. Özellikle 1974’teki Türkiye müdahalesi ve ardından gelen fiili bölünme, Kıbrıs Türk halkı açısından güvenlik, temsil ve kimlik gibi temel kavramların yeniden tanımlanmasına yol açmıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 1983’te ilanı, Türk toplumunun kendi siyasal varlığını koruma iradesinin kurumsal ifadesi olmuştur. Ancak bu ilan, uluslararası tanınma eksikliği nedeniyle KKTC’nin dış politika alanında sınırlı hareket etmesine yol açmıştır. Buna rağmen, Türk tarafı uzun yıllar boyunca iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm hedefi etrafında müzakere süreçlerine katılmıştır. 2004 Annan Planı süreci ise bu yaklaşımın sınırlarını ortaya koymuş, Rum tarafının planı reddetmesi Kıbrıs Türk kamuoyunda derin bir güven kaybı yaratmıştır.
Bu tarihsel deneyimler, 2020’li yıllarda Kıbrıs Türk siyasetinde iki devletli çözüm modeline yönelimi güçlendirmiştir. İki devletli çözüm, yalnızca siyasi ayrışmayı değil, aynı zamanda iki toplumun barış içinde, karşılıklı tanıma temelinde yan yana var olmasını hedefleyen bir vizyon olarak ortaya çıkmıştır. Bu model, federatif yaklaşımlara göre daha gerçekçi, daha güvenli ve tarafların kimliksel bütünlüğünü koruyan bir çerçeve sunduğu düşüncesiyle savunulmaktadır.
Egemenlik ve Öz Yönetim Hakkı
İki devletli çözüm modelinin temelinde, her iki toplumun kendi kaderini tayin hakkı bulunmaktadır. Bu ilke, uluslararası hukukta meşru bir kavram olup, halkların kendi siyasal sistemlerini belirleme ve yönetim biçimlerini özgürce seçme hakkını güvence altına alır (Foreign Policy, 2025). Kıbrıs Türk toplumu açısından iki devletli çözüm, yalnızca bir siyasi tercih değil; aynı zamanda tarihsel olarak kesintiye uğramış egemenliğin yeniden tesis edilmesidir.
Federatif çözüm taraftarları, birleşik bir devletin işbirliğini artıracağını öne sürse de, Kıbrıs Türk halkı için böyle bir modelin Rum tarafının hâkimiyetini pekiştireceği yönünde ciddi endişeler vardır. Rum yönetimi, 1960 Anayasası döneminde dahi Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini zaman zaman ihlal etmiş, bu da güven ilişkisini zedelemiştir. Bu bağlamda, iki devletli çözüm modeli, geçmişte yaşanan egemenlik ihlallerinin tekrarını önleyecek kurumsal bir güvenlik alanı yaratır.
Egemenlik kavramı yalnızca siyasi değil, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla da önemlidir. Kıbrıs Türk halkı, bağımsız bir ekonomik sistem kurarak kendi sosyal refah politikalarını geliştirme hakkına sahiptir. Federasyon modelinde ekonomik merkezlerin Güney’de yoğunlaşması, Türk tarafının kaynaklar üzerindeki kontrolünü sınırlandırabilir. İki devletli model ise, her toplumun kendi kalkınma planını oluşturmasına olanak tanır.
Bu bağlamda, iki devletli çözüm, Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiyi daha eşit bir temele oturtabilir. Ankara’nın garantörlük rolü devam ederken, KKTC kendi dış politika önceliklerini belirleme ve uluslararası temsil kabiliyetini güçlendirme fırsatı bulur. Böylece iki devletli yapı, hem bağımsızlık hem de bölgesel işbirliği açısından daha dengeli bir formül sunar.
Güvenlik ve Nüfus Dengesi Kaygıları
Kıbrıs Türk halkının güvenlik endişeleri, adanın modern tarihinde belirleyici bir faktör olmuştur. 1963–1974 yılları arasındaki toplumlar arası çatışmalar ve Rumlar tarafından Türklere yapılan soykırımlar, Türk toplumunun siyasi hafızasında derin travmalar yaratmıştır. Bu nedenle, federatif modelde tek bir merkezi ordu veya polis yapılanması kurulması fikri, Türk tarafında “güvenlik riski” olarak görülmektedir (Cyprus Mail, 2025). İki devletli çözüm, her toplumun kendi güvenlik birimlerini korumasına imkân tanıyarak bu kaygıyı azaltır.
Ayrıca, federasyon modeli kapsamında olası nüfus hareketliliği, Türk toplumunun demografik dengesini zayıflatabilir. Güney’in ekonomik üstünlüğü, birleşik bir devlette göç akışlarını tetikleyebilir. Bu durum, Türk nüfusunun adadaki oranını azaltarak siyasi temsil gücünü zayıflatabilir. İki devletli çözüm bu riski ortadan kaldırarak, her toplumun kendi demografik bütünlüğünü koruma olanağı sunar.
Güvenlik perspektifinden bakıldığında, Türkiye’nin garantörlük rolü iki devletli çözüm altında daha açık ve sürdürülebilir hale gelir. Federasyon modelinde garantörlük mekanizmasının kaldırılması ya da zayıflatılması önerileri, Türk toplumunda endişe yaratmaktadır. İki devletli yapı ise bu tür tartışmaları sonlandırarak, Türkiye’nin güvenlik desteğini uluslararası hukuk çerçevesinde sürdürmesine olanak tanır (KıbrısRaporu, 2025).
Özetle, güvenlik yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik bir olgudur. İki toplum arasında uzun süredir devam eden güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmanın en gerçekçi yolu, tarafların ayrı yönetimler altında ama karşılıklı tanıma temelinde ilişkilerini yeniden kurmasıdır. İki devletli çözüm, bu anlamda “zorunlu birliktelik” yerine “gönüllü komşuluk” anlayışını öne çıkarır.
Demokratik Temsilin Sürdürülebilirliği
Demokratik temsil, her siyasi sistemin meşruiyetinin temelidir. Kıbrıs’ta federatif bir modelin uygulanması durumunda, iki toplumun nüfus oranları arasındaki fark nedeniyle siyasi temsilde ciddi dengesizlikler yaşanabilir. Rum toplumunun yaklaşık %80’lik nüfus oranına karşın Türk toplumunun %20 civarında olması, federatif sistemde çoğunluk baskısını kaçınılmaz hale getirebilir (EUobserver, 2025).
İki devletli model, her toplumun kendi meclisini ve yürütme organını seçmesini sağlayarak bu denge sorununu ortadan kaldırır. Böylece karar alma süreçleri, toplumların kendi iradesine dayanır. Bu durum, demokratik hesap verebilirliği artırır ve yerel yönetişimi güçlendirir. Türk toplumu, kendi iç dinamikleriyle siyaset üretme kapasitesine sahip olur.
Federatif sistemlerde, güç paylaşımı anlaşmazlıkları sıklıkla yönetim krizlerine yol açar. Lübnan ve Bosna-Hersek örnekleri, etnik temsile dayalı federasyonların nasıl tıkanabileceğini göstermektedir. Kıbrıs’ta da benzer bir risk söz konusudur; çünkü Rum tarafı siyasi eşitliği kabul etse bile pratikte bu ilkenin uygulanması ciddi zorluklar yaratabilir. İki devletli model, bu tür yapısal krizleri önleyerek daha istikrarlı bir yönetim biçimi sunar.
Ayrıca demokratik temsil, kültürel kimliğin korunmasıyla doğrudan ilişkilidir. Kıbrıs Türk toplumu, dil, din ve sosyal yapı bakımından kendine özgü bir kimliğe sahiptir. Federatif bir yapı altında bu kimliğin zamanla asimile olabileceği yönünde kaygılar vardır. İki devletli çözüm, bu kültürel özgünlüğü koruyarak demokratik çeşitliliğin yaşamasına olanak tanır.
Federatif Modelin Yapısal Riskleri
Federatif çözüm modeli, teorik olarak iki toplum arasında işbirliğini teşvik etmeyi hedeflese de, Kıbrıs bağlamında tarihsel deneyimler bu modelin pratikte işlemeyebileceğini göstermiştir. 2004 Annan Planı sürecinde Türk tarafının “evet”, Rum tarafının “hayır” oyu vermesi, federasyon fikrine duyulan güveni derinden sarsmıştır (Annan Plan Report, 2004). Bu durum, federatif yaklaşımın Rum tarafınca statükoyu sürdürmenin bir aracı olarak kullanılabileceği düşüncesini doğurmuştur.
Federasyon modeli ayrıca karmaşık bir yönetsel yapı gerektirir. Ortak meclisler, karma kabineler ve iki başkanlı sistem gibi düzenlemeler, karar alma süreçlerini yavaşlatabilir. Bu durum, özellikle kriz anlarında yönetimsel felç yaratma riski taşır. İki devletli model ise daha yalın ve etkili bir yönetim yapısı sunar.
Bir diğer yapısal risk, uluslararası temsiliyet konusudur. Federatif bir devletin kurulması halinde, Türk tarafı bağımsız diplomatik statüsünü kaybedebilir. Bu durum, KKTC’nin doğrudan uluslararası kuruluşlarda temsil edilme kapasitesini sınırlandırabilir. İki devletli çözüm, bu temsil hakkını koruyarak Türk toplumuna uluslararası düzeyde sesini duyurma fırsatı verir (Foreign Policy, 2025).
Dolayısıyla, federatif modelde uzun vadede yaşanabilecek ekonomik merkezileşme, Türk tarafının ekonomik özerkliğini zayıflatabilir. Güney’in AB üyesi olması ve yabancı yatırımcıların ağırlıklı olarak Rum kesimini tercih etmesi, birleşik bir devlette ekonomik dengesizliği artırabilir. İki devletli çözüm, bu eşitsizliği önleyerek her iki toplumun kendi ekonomik potansiyelini bağımsız biçimde geliştirmesine olanak sağlar.
Sonuç
Kıbrıs’ta iki devletli çözüm, yalnızca bir siyasi tercih değil, aynı zamanda tarihsel bir zorunluluk olarak değerlendirilebilir. Bu model, Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, güvenliğini ve kimliğini koruyarak, kalıcı bir barışın temellerini atabilir. Federatif çözüm ise teorik olarak birleşme fikrini desteklese de, adanın demografik, ekonomik ve tarihsel koşulları bu modeli pratikte sürdürülemez kılmaktadır.
İki devletli çözüm, tarafların karşılıklı tanıma temelinde eşit düzeyde ilişkiler kurmasını sağlayarak, Doğu Akdeniz’deki istikrara da katkıda bulunabilir. Bu yaklaşım, “bölünme” değil; “barış içinde yan yana yaşama” anlayışını temsil eder. Uzun vadede her iki taraf da ekonomik işbirliği, enerji paylaşımı ve bölgesel güvenlik mekanizmaları aracılığıyla ortak fayda üretebilir.
Kıbrıs sorununun çözümü, yalnızca siyasi bir denklem değil, aynı zamanda psikolojik bir güven meselesidir. İki devletli çözüm modeli, bu güveni yeniden tesis etmek için gerçekçi bir çerçeve sunar. Kalıcı barış, ancak tarafların birbirinin egemenliğine saygı göstermesiyle mümkündür.
SEFA YÜRÜKEL
Kaynakça:
Foreign Policy (2025). Turkish Cypriots Go to the Polls.
EUobserver (2025). This weekend’s election in a European country no one notices.
Cyprus Mail (2025). Ersin Tatar’s campaign and two-state vision.
KıbrısRaporu (2025). CMIRS ve GENAR anket karşılaştırması.
Annan Plan Report (2004). United Nations Peace Plan for Cyprus.
BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI























