

of.ozankaya@isnet.net.tr
Nardugan: Türklerin Kadim Kış Gündönümü Bayramı Üzerine Bilimsel Perspektiften Bir İnceleme
12 Aralik 2025 19:01:23
Nardugan: Türklerin Kadim Kış Gündönümü Bayramı Üzerine Bilimsel Perspektiften Bir İnceleme
kutlama değil, mitolojinin günlük hayata yansıdığı bir kültürel pratiktir.
Türk kültür tarihinde kış gündönümü, yani güneşin yıl içerisindeki en uzun geceyi yaşattığı 21–22 Aralık tarihleri, yalnızca bir astronomik olay olmanın ötesine geçen, mitolojik ve toplumsal boyutları olan kadim bir dönüm noktasıdır. Bu dönem, birçok araştırmacı tarafından Nardugan veya farklı Türk boylarında Nartugan, Nardoğan gibi adlarla anılan, güneşin yeniden doğuşunu simgeleyen bir bayramla karşılık bulmuştur. Güneşin karanlığı yenmesi, kozmik düzenin tazelenmesi ve yaşam enerjisinin geri dönüşü olarak algılanan bu bayram, Türklerin evren tasavvurunun merkezinde yer alır.
Antropolojik olarak Nardugan, dünya üzerindeki çok eski yılbaşı ritüelleri arasında özgün bir konuma sahiptir. Tarım toplumlarında doğanın döngüsüne bağlı olarak şekillenen yılbaşı ritüellerinin, Orta Asya’nın göçebe toplumlarında da aynı güçle yaşatılmış olması, Türk kozmolojisinin çevrimsel zaman kavrayışıyla ne kadar iç içe olduğunu gösterir. Güneşin yeniden doğuşu, yalnızca fiziksel değil ruhsal ve toplumsal bir yenilenme anlamına gelir; bu nedenle Nardugan’ın ritüelleri aynı zamanda toplumsal ortak bilincin tazelenmesi işlevini görür.
Etnografik çalışmalar, Türk topluluklarında Nardugan’ın bölgesel farklılıklara rağmen ortak bir kozmolojik şemaya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu şema; göğün katmanlı yapısını, “Dünya Ağacı” inancını, doğa-evren uyumunu, ışık-karanlık çatışmasını ve toplumsal dayanışmayı içerir. Şaman ayinlerinde göğe saçılarak edilen dualar, ateşin etrafında toplanma geleneği veya ağacın kutsanması, evrenin düzeninin ritüel yoluyla yeniden kurulmasını simgeler.
Kültür sosyolojisi açısından Nardugan, yalnızca bir yıl sonu kutlaması değil, toplumun dayanışmasını pekiştiren bir kolektif hafıza mekanizmasıdır. Uzun ve sert geçen bozkır kışlarında güneşin dönüşü, bir anlamda yaşam güvencesinin geri gelmesi olarak görülür. Bu nedenle Nardugan, toplumsal umudu, yenilenmeyi ve birlikte var olma bilincini besleyen bir kültürel ritüel niteliği taşır.
NARDUGAN’IN TARİHSEL VE KOZMİK KÖKENLERİ
Nardugan’ın kökeni, Eski Türklerin gök ve güneş merkezli kozmolojisinde aranmalıdır. Güneş, Türk inanç sisteminde yalnızca ısı ve ışık kaynağı değil, yaşamın ana taşıyıcısı kabul edilirdi. “Nar” kökünün ateş ve ışık anlamlarıyla, “doğan/doğmak” kavramının birleşmesi, Nardugan’ın özündeki yeniden doğuş fikrini açık biçimde ortaya koyar. Bu yeniden doğuş, doğa ile birlikte ruhsal ve toplumsal düzenin tazelenmesinin simgesidir.
Altaylardan Yakutlara, Başkurtlardan Çuvaşlara dek geniş bir coğrafyada yaşayan Türk topluluklarının kış gündönümünü özel bir dönem olarak kabul ettikleri bilinmektedir. Bu tarihte doğaüstü güçlerin hareketlendiğine, güneşin karanlığı yenmek üzere yeniden güç kazandığına inanılırdı. Bu kozmik mücadele anlayışı, birçok şaman ayininde ve kutsal anlatıda kendisini gösterir; güneşin her yıl yeniden doğması, evrenin düzeninin tekrar teyit edilmesi anlamına gelir.
Türklerin katmanlı gök inancı, Nardugan’ın kozmolojik bağlamını anlamak için önemli bir anahtardır. Dünya Ağacı’nın göğe uzanan kutsal ekseni, hem fiziksel hem sembolik bir yol olarak düşünülürdü. Güneşin yeniden doğuşu, bu eksenin yeniden ışıkla dolması, evrenin canlılık kazanması şeklinde yorumlanırdı. Bu nedenle Nardugan’da ağaç, sadece bir bitki değil, kozmik düzenin merkezini temsil eden kutsal bir varlıktır.
Arkeolojik araştırmalar, Orta Asya bozkır kültürlerinde güneş ve ışık sembollerinin çok erken dönemlerden beri önem taşıdığını göstermektedir. Kurganların süslemelerinde yer alan ışın saçan daireler, hayat ağacı motifleri ve döngüsel zaman sembolleri, güneş merkezli bir inanç ve ritüel sisteminin tarihsel sürekliliğini kanıtlar niteliktedir. Bu bulgular, Nardugan benzeri törenlerin Türk kültüründe binlerce yıllık bir geçmişi olabileceğini düşündürmektedir.
Dünya kültürlerinde kış gündönümünün geniş yer bulduğu bilinse de, Türk Nardugan geleneği kendi kozmolojik ve mitolojik çerçevesi içinde özgün bir yapıya sahiptir. Roma’daki Saturnalia veya Germenlerdeki Yule ile yüzeysel benzerlikler bulunsa da bu benzerlikler genellikle doğa döngüsüne verilen ortak insan tepkisinin sonucudur. Türk inanç sisteminde ise güneşin yeniden doğuşu, Gök Tanrı’nın düzeninin yeniden kurulması anlamı taşıması bakımından farklı ve kendine özgüdür.
NARDUGAN VE ÇAM SÜSLEME RİTÜELİ: KOZMİK AĞAÇTAN MODERNLEŞMEYE
Türk inançlarında çam ağacı, daha geniş anlamıyla “Dünya Ağacı” ya da “Hayat Ağacı” olarak bilinen kozmik eksenin bir yansımasıdır. Bu ağaç göğü, yeri ve yeraltını birbirine bağlayan kutsal bir merkez olarak düşünülürdü. Nardugan döneminde ağacın dallarına kurdele bağlama, bez iliştirme, dilek dileme gibi ritüeller, bu kutsal ağacın gücünü artırma ve güneşin yeniden doğuşuna eşlik etme amacı taşırdı. Böylece ağaç süsleme, yalnızca bir dekorasyon değil, kozmik düzeni destekleyen sembolik bir eylemdir.
Çam ağacının seçilmesi, bu ağacın kış aylarında yaprak dökmemesiyle bağlantılıdır. Antropolojik açıdan yaprak dökmeyen ağaçlar birçok kültürde “ölümsüzlük” ve “yaşamın kesintisizliği” ile ilişkilendirilmiştir. Türk toplulukları da kışın bile yeşil kalan çamı, yaşamın devamlılığını simgeleyen bir varlık olarak görmüşlerdir. Bu nedenle Nardugan’da süslenen ağaç, yalnızca bir motif değil, aynı zamanda doğanın yenilenme gücünün maddi bir temsilidir.
Günümüzde çam ağacı süsleme geleneğinin yılbaşı ile özdeşleşmiş olması, sıkça tartışılan bir konu hâline gelmiştir. Avrupa’daki Noel ağacı geleneği ile benzerlikler bulunmasına karşın, Türklerin bağımsız bir ağaç süsleme ritüeline sahip olduğu etnografik olarak belgelenmiştir. Bu nedenle iki geleneğin benzeşmesi, kültürel etkileşimden çok, insanlığın mevsim döngüsünü sembolik olarak işaretleme biçimlerinin ortaklığından kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyet döneminde yılbaşı kutlamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte çam süsleme pratiğinin modernleşmiş bir biçimi Türkiye’de de görülmeye başlanmıştır. Bu süreçte Nardugan’ın yeniden gündeme gelişi, kültürel kimliğin yeniden yorumlanması bağlamında önem taşımaktadır. Kültür sosyolojisi literatüründe “geleneğin icadı” olarak değerlendirilen bu durum, geçmişle bağ kurma ihtiyacının modern kültürel pratiklerde nasıl yeniden üretildiğini göstermektedir.
Bugün çam ağacı süsleme geleneği çoğu zaman estetik, toplumsal paylaşım veya aile içi ritüeller bağlamında yaşatılmaktadır. Fakat ritüelin özü, eski Türk kozmolojisinde olduğu gibi yaşamın sürekliliği ve kozmik düzenin döngüsel yeniden kuruluşu fikrini taşımayı sürdürür. Bu dönüşüm, ritüellerin zaman içinde değişse de tamamen yok olmadığını, toplumsal işlevlerinin yeni biçimler kazanarak devam ettiğini göstermektedir.
ANTROPOLOJİK AÇIDAN NARDUGAN RİTÜELLERİ
Nardugan ritüelleri, kültürel antropolojinin temel analiz nesneleri olan mit, sembol ve ritüel bağlamlarında incelendiğinde, güneş kültüne dayanan yenilenme törenlerinin tipik özelliklerini taşır. Bu ritüeller, hem doğa döngüsünün hem de toplumsal döngünün yeniden tesis edilmesine hizmet eder. Güneşin karanlığa üstün gelişi, topluluk için yalnızca kozmik bir olay değil; gelecek yılın bereketi, sağlığı ve toplumsal bütünlüğünün ritüel düzeyde güvence altına alınması anlamını taşır.
Kış gündönümü ritüellerinde ateşin merkezi bir rol üstlenmesi, antropolojide “arınma ve yeniden doğuş” sembolizmi olarak yorumlanır. Ateş, karanlık dönemin son bulduğunu gösteren bir işarettir. Türk topluluklarında ateşten atlama, ateşin etrafında dönme veya ateş üzerinden duaların göğe iletilmesi gibi gelenekler, güneşin yeryüzündeki simgesi olan ateş aracılığıyla evrenle kurulan sembolik bağın bir uzantısıdır.
Ritüellerde görülen armağanlaşma, antropolojik olarak toplumsal dayanışmayı arttıran temel mekanizmalardan biridir. İnsanların birbirine hediyeler vermesi, evleri dolaşarak kutlama yapması veya topluluk önünde iyi dileklerde bulunması, Nardugan’ın yalnızca kozmik değil sosyal anlamını da gösterir. Bu armağanlaşma sistemi, Marcel Mauss’un armağan teorisinde açıkladığı gibi, toplumsal bağların karşılıklılık üzerinden sürekli yeniden üretilmesini sağlar.
Nardugan’ın en önemli ritüel unsurlarından biri de sözlü kültürdür. Destanlarda, manilerde ve şaman dualarında güneşin yeniden doğuşu, hayat ağacı ve karanlığın yenilmesi gibi temalar sıkça işlenir. Ritüel sırasında söylenen ilahiler, yalnızca birer anlatı değil, aynı zamanda kozmik düzeni kuran performatif eylemler olarak kabul edilir. Bu nedenle Nardugan, sözlü kültürün ritüelleşmiş biçimlerinin güçlü bir örneğidir.
Antropolojik olarak Nardugan’ı bir “yenilenme mitosu” olarak tanımlamak mümkündür. Bu mitos, topluluğun geçmiş yılın olumsuzluklarını geride bırakmasını, yeni yılın olası tehlikelerine karşı ise sembolik koruma mekanizmalarını devreye sokmasını sağlar. Bu yönüyle Nardugan, hem toplumsal hafızayı tazeleyen hem kolektif umut duygusunu güçlendiren bir kültürel sistem oluşturur.
ETNOGRAFİK BAĞLAMDA NARDUGAN GELENEĞİ
Etnografik veriler, Nardugan’ın coğrafyaya ve Türk boylarının yaşam tarzlarına göre farklı biçimlerde uygulansa da temel sembolik yapıyı koruduğunu ortaya koymaktadır. Altay Türklerinde kış gündönümü törenleri sırasında evlerin önüne dallar dikilir, bu dallara bezler bağlanır ve günün dönmesi için dualar edilir. Bu uygulama, hem hayat ağacının temsilini hem de doğanın uyanışına katkı sunma niyetini yansıtır.
Yakut (Saha) Türklerinde Nardugan’a benzer bir tören olarak “Aysıt kutlamaları” görülür. Bu törenlerde ağaçlara adaklar bağlanır, güneşin doğuşu için özel ilahiler söylenir ve topluluk güneş ışığıyla selamlaşırdı. Saha Türklerinin kayıtlı etnografik verilerinde, güneş ışığının doğrudan yüzle buluşmasının yeni yılın bereketi için önemli bir işaret olduğu belirtilmiştir.
Başkurt ve Tatar topluluklarında ise yılın dönme noktası olan gündönümü, hem ev içi kutlamalar hem de açık alan ritüelleriyle desteklenirdi. Evlere yeni yılın bereketi için tahıl saçılması, hamurdan veya yağdan yapılan yiyeceklerin komşularla paylaşılması, topluluğun ritüel birlikteliğini kuvvetlendiren önemli pratikler arasında yer alır. Bu ritüeller, hem ekonomik hem sosyal dayanışmayı destekleyen kolektif bir yapı sunar.
Anadolu coğrafyasına gelindiğinde, kış gündönümüyle ilişkili geleneklerin halk kültüründe izlerine rastlamak mümkündür. “Nardugan” adı unutulsa bile; ağaçlara çaput bağlama, dilek dileme, yeni yılın bereketi için evlerin temizlenmesi veya mum yakma gibi pratikler, köklü bir kültürel hafızanın izlerini taşır. Anadolu’daki yılbaşı ve kış törenlerinin önemli bir kısmı, Türklerin eski ritüel sistemlerinden türemiş ya da onlarla iç içe geçmiştir.
Etnografik açıdan bakıldığında Nardugan, yalnızca Orta Asya’nın bozkır kültürüne ait bir fenomen değildir; aksine Türklerin yayılma alanının genişliği nedeniyle, farklı coğrafyalarda farklı biçimler almış zengin bir kültürel mozaiktir. Bu çeşitlilik, Türk kültür tarihinde ritüellerin ne kadar güçlü bir taşıyıcı unsur olduğunun kanıtıdır.
KÜLTÜR SOSYOLOJİSİ PERSPEKTİFİNDEN NARDUGAN
Kültür sosyolojisi, bir ritüelin yalnızca geçmişte değil bir toplumun bugününde nasıl anlam kazandığını da inceler. Bu bağlamda Nardugan, modern Türk toplumunda yeniden keşfedilen ve kimlik inşasında işlevsel hale getirilen bir kültürel sembol olarak önemli bir konuma sahiptir. Kültürel hafızanın canlandırılması, toplumsal süreklilik duygusunu güçlendirir ve modern kimlik politikaları içinde geleneksel unsurların yeniden yorumlanmasına katkı sağlar.
Nardugan’ın toplumsal hafızadaki yeri, modernleşme süreçlerinde özellikle belirginleşmiştir. Yılbaşı ve Noel gibi küresel kutlama biçimlerinin Türkiye’de yaygınlaşması, yerel kültürün bu küresel pratiklere gösterdiği tepkiyle birleşince, kadim Türk yılbaşı ritüellerine olan ilgi artmıştır. Bu kültürel karşılaşma, toplumda bir çeşit “kültürel karşılaştırma bilinci” yaratmış ve Nardugan’ın sembolik değeri daha görünür hale gelmiştir.
Kolektif ritüeller, toplumsal dayanışmayı güçlendiren en etkili mekanizmalardan biridir. Nardugan’ın modern formu da bu dayanışmanın yeniden üretilmesine olanak tanır. İnsanların sosyal medya üzerinden, kültürel etkinliklerle veya aile içi kutlamalarla Nardugan’ı yaşatması, ritüelin toplumsal birliğe yaptığı katkının çağdaş bir örneğidir. Emile Durkheim’ın ritüellerin toplumsal bilinç üzerindeki rolüne dair açıklamaları, bu durumu anlamak için oldukça aydınlatıcıdır.
Nardugan, kültür sosyolojisi bağlamında “yeniden icat edilen gelenek” kavramıyla da ilişkilidir. Geleneklerin büyük kısmı, toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenir; Nardugan da bu dönüşümün tipik bir örneğidir. Modern toplum, köklerini tanıma ve geçmişle bağ kurma arzusuyla bu geleneği yeniden canlandırmakta, ona yeni formlar ve yeni anlamlar kazandırmaktadır.
Bu bağlamda Nardugan, yalnızca bir kutlama değil; modern kültürel kimlik söylemlerinin bir parçası haline gelmiş bir sosyal semboldür. İnsanların kendilerini kültürel olarak konumlandırmak için bu tür ritüellere başvurmaları, kültür sosyolojisinin temel ilgi alanlarıyla doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla Nardugan, hem geçmişin bir kalıntısı hem de bugünün bir kimlik aracıdır.
TÜRK MİTOLOJİSİNDE NARDUGAN VE GÜNEŞ KÜLTÜ
Türk mitolojisi, Nardugan’ın kavramsal temelini oluşturan oldukça gelişmiş bir güneş kültü ve kozmik düzen anlayışına sahiptir. Güneş, Gök Tanrı’nın yeryüzündeki en önemli temsilcilerinden biri olarak düşünülmüş, mitolojik anlatılarda hayatın kaynağı olarak tasvir edilmiştir. Güneşin yeniden doğuşu, mitolojide hem kozmik hem ruhsal döngünün yenilenmesi anlamına gelirdi.
Hayat Ağacı motifinin Nardugan’da oynadığı rol mitolojik kökenlidir. Dünya Ağacı, Türk mitolojisinde evrenin merkezi sayılır; göğü, yeri ve yeraltını birbirine bağlayan eksendir. Bu ağacın dallarında yaşayan ruhlar, kuşlar veya koruyucu varlıklar, ritüelin sembolik anlamını güçlendirir. Nardugan’da ağacın süslenmesi veya ona adaklar bağlanması, bu kozmik eksene yapılan bir saygı ve yenilenme çağrısıdır.
Güneşin karanlığı yenmesi motifi, Oğuz Kağan Destanı ve Altay yaratılış mitleri gibi kaynaklarda farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Bu mitler, karanlık güçlerin yeraltına çekilmesi ve ışığın yeniden egemen olması düşüncesini işler. Nardugan bu mitolojik döngünün ritüelleşmiş halidir; yani kozmik anlatı toplum tarafından belirli bir tarihte yeniden sahnelenir.
Mitolojik kuşlar da Nardugan’ın sembolik dünyasının önemli bir parçasıdır. Özellikle “Umay Ana” ve “Kuzgun” gibi figürler, yeniden doğuş ve koruyuculuk temalarını taşır. Güneşin doğuşunu müjdeleyen kuşların sesleri, birçok Türk topluluğunda yeni yılın ilk işareti olarak kabul edilmiştir. Bu da mitolojinin ritüele nasıl dönüştüğünü gösterir.
Genel olarak mitoloji, ritüelin anlam dünyasını belirleyen en önemli unsur olarak karşımıza çıkar. Nardugan’ın mitolojik temelinde yatan ışık-karanlık döngüsü, toplumun dünya görüşünü şekillendiren en eski kültürel katmanlardan biridir. Bu sebeple Nardugan, yalnızca bir mevsimsel kutlama değil, mitolojinin günlük hayata yansıdığı bir kültürel pratiktir.
MODERN DÖNEMDE NARDUGAN’IN YENİDEN YORUMLANIŞI
Modern çağ, geleneklerin tamamen yok olup gitmesine neden olmamış; aksine onları yeniden yorumlayarak yeni formlarda sürdüren bir kültürel ortam yaratmıştır. Nardugan’ın 21. yüzyılda yeniden gündeme gelişi, bu dönüşüm sürecinin tipik bir örneğidir. Türk kültürüne yönelik artan akademik ilgi, sosyal medyanın yaygınlığı ve kültürel kimlik tartışmalarının toplumsal gündemde yer edinmesi, Nardugan geleneğinin görünürlüğünü arttırmıştır.
Bugün birçok kurum, dernek ve topluluk, Nardugan’ı kültürel bir kutlama olarak organize etmekte; halk konserleri, sempozyumlar, sergiler ve ağaç süsleme törenleri düzenlemektedir. Bu etkinlikler, geleneğin modern toplumda nasıl yeniden işlevselleştirildiğini gösterir. Ritüelin toplulukları bir araya getiren yapısı, günümüzde de sosyal uyum açısından önemli bir rol oynamaktadır.
Modern toplumda Nardugan’ın bir yılbaşı alternatifi olarak sunulması, kültürel kimlik arayışının bir parçası olarak değerlendirilebilir. “Köklerine dönüş” söylemi, bireylerin kültürel aidiyetlerini ifade etme biçimlerinden biridir. Nardugan’ın yeniden yorumlanması, bireylerin geleneksel Türk kültürünü modern yaşam pratikleri içinde yeniden üretme çabasını yansıtmaktadır.
Nardugan’ın modernleşme süreci, kültürel süreklilik açısından dikkate değerdir. Geleneklerin tamamen korunması beklenemez; ritüeller toplumsal ve kültürel koşullara göre değişir. Fakat değişmeyen şey, ritüelin temel anlamının –yani yenilenme, umut ve birlikte var olma– toplumsal yaşamda hâlâ karşılık bulmasıdır. Bu nedenle Nardugan, modern toplumda da sembolik gücünü korumaktadır.
Dolayısıyla Nardugan’ın yeniden yorumlanışı, kültürel çeşitlilik ve çoğulculuk açısından da önem taşır. Geleneğin modernleşmiş biçimleri, toplumun farklı kesimlerinin kendi kültürel geçmişleriyle bağ kurmasına imkân tanır. Bu durum, kültürel mirasın yalnızca korunmasını değil, aynı zamanda yeni anlamlarla zenginleşmesini sağlar.
SONUÇ
Nardugan, Türk kültür tarihinin hem en eski hem de en uzun süre yaşamış ritüellerinden biridir. Güneşin yeniden doğuşu üzerine kurulu bu kutlama, kozmolojik bilgiden toplumsal hafızaya, mitolojik anlatılardan modern kültürel kimliğe kadar geniş bir yelpazede derin izler bırakmıştır. Güneş kültünün Orta Asya’daki güçlü kökleri, Nardugan’ı yalnızca bir mevsimsel kutlama olmaktan çıkarıp, evrenin düzeniyle ilişkili bir kültürel bütün haline getirmiştir.
Çam süsleme geleneği, bu kozmik düzenin maddi ifadesi olarak karşımıza çıkar. Hayat Ağacı inancının modern bir izdüşümü olan bu ritüel, insanın doğayla kurduğu ilişkiyi sembolik bir düzleme taşır. Bu nedenle Nardugan’ın en önemli bileşenlerinden biri olan ağaç, geçmişte olduğu gibi bugün de yaşamın sürekliliğinin temsilidir.
Antropolojik ve etnografik analizler, Nardugan’ın tarih boyunca farklı Türk topluluklarında çeşitli biçimlerde yaşatıldığını ortaya koymaktadır. Ancak bu çeşitlilik, ritüelin temel anlamının değiştiği anlamına gelmez. Aksine bu durum, Nardugan’ın kültürel uyarlanabilirliğini ve esnekliğini gösterir; yani kültürel mirasın farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde varlığını sürdürebilmesini sağlar.
Kültür sosyolojisi açısından bakıldığında Nardugan, modern dönemde yeniden anlam kazanan, kimlik inşasında etkin bir kültürel semboldür. Toplumun gelenekle kurduğu ilişki, modern kültürel ihtiyaçlar doğrultusunda bu ritüeli yeniden üretmiş, ona yeni anlamlar yüklemiş ve daha geniş bir toplumsal tabana taşımıştır. Bu durum, geleneğin yalnızca geçmişte değil bugün de canlı olduğunu gösterir.
Sonuç olarak Nardugan, Türk kültürünün hem tarihsel derinliğini hem de modern dinamizmini bir arada yansıtan eşsiz bir ritüeldir. Güneşin yeniden doğuşu, yalnızca doğanın döngüsünü değil, aynı zamanda toplumun umutlarını, yenilenme arzusunu ve birlikte var olma isteğini simgeler. Bu nedenle Nardugan, geçmişten geleceğe uzanan güçlü bir kültürel köprü olarak varlığını sürdürecektir.
KAYNAKÇA
Aça, M. (2015). Türk Mitolojisinde Hayat Ağacı ve Kozmik Düzen. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Aça, M. & Ergun, P. (2012). Türk Dünyasında Ağaç Kültü. Ankara: Akçağ Yayınları.
Arsal, S. M. (1947). Türk Tarihi ve Hukukî Kaynakları. İstanbul: İleri Türk Akademisi Yayınları.
Bayat, D. (2007). Türk Mitolojik Sistemi: Mitoloji, Kozmoloji, Evren ve İnsan. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Bayat, F. (2006). Türk Kültüründe Kamlık – Şamanlık. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Beydili, C. (2005). Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük. Ankara: Yurt Kitap.
Çoruhlu, Y. (1999). Türk Mitolojisinin Ana Hatları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Eliade, M. (1959). Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy. Princeton University Press.
Eliade, M. (1987). The Sacred and the Profane: The Nature of Religion. Harcourt Brace.
Ergin, M. (2013). Dede Korkut Kitabı. İstanbul: Maarif.
Ergun, P. (2011). Türk Kültüründe Ağaç Motifi ve İnancı. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
Gabus, J. (1950). Ethnography of Central Asia. Geneva: Musée d’Ethnographie.
Gömeç, S. Y. (2011). Eski Türk İnancı ve Şamanizm. Ankara: Berikan Yayınevi.
İnan, A. (1954). Eski Türk Dini Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Kafesoğlu, İ. (1984). Türk Milli Kültürü. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Karakurt, D. (2011). Türk Mitolojisi. İstanbul: Artemis Yayınları.
Klyaštornyj, S.G. & Sultanov, T. (2009). Türklerin ve Moğolların Eski Tarihi. (Çev. E. G. Özkaya). Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Kurat, A. N. (1972). IV–VIII. Yüzyıllarda Türkler. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Nemeth, G. (1927). Türk Mitolojisinin Kaynakları. Budapest: Magyar Tudományos Akadémia.
Ögel, B. (1971). Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt 1–4. Ankara: Kültür Bakanlığı.
Ögel, B. (1995). Türk Mitolojisi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Roux, J.-P. (1984). La religion des Turcs et des Mongols. Paris: Payot.
Roux, J.-P. (1999). Türklerin ve Moğolların Eski Dini. (Çev. A. Kasap). İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Sarıkaya, M. (2016). “Türk Kültüründe Gündönümü Ritüelleri ve Nardugan.” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 77, 45–62.
Uraz, M. (1994). Türk Mitolojisi. İstanbul: Düşünce Yayınları.
Yıldırım, D. (2018). “Altay Türklerinde Kış Gündönümü Kutlamaları ve Nartugan Geleneği.” Uluslararası Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 3(2), 101–120.
Zarcone, T. (2012). Shamanism in Central Asia and the Middle East. Leiden: Brill.
BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI























