

of.ozankaya@isnet.net.tr
TÜRK'ÜM İFADESİNİN ANAYASAL ANLAMI
19 Aralik 2025 20:10:57
“TÜRKÜM” İFADESİNİN ANAYASAL ANLAMI: HUKUKA, EGEMENLİĞE VE DEVLET BİRLİĞİNE SADAKATİN BİR İFADESİ
Sefa Yürükel
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan “Türk” kavramı, uzun yıllardır hem hukuki hem de siyasal tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Bu tartışmaların önemli bir kısmı, kavramın etnik bir kimliği mi yoksa anayasal bir yurttaşlık bağını mı ifade ettiği sorusu etrafında şekillenmektedir. Oysa anayasa hukuku perspektifinden bakıldığında “Türk” kavramı, açık biçimde hukuki ve kapsayıcı bir nitelik taşımaktadır.
“Türküm” ifadesi, bu anayasal tanımın bireysel düzeydeki yansıması olarak değerlendirilmelidir. Bu ifade, kişinin kökenine, diline veya kültürel aidiyetine ilişkin bir beyan olmaktan ziyade, devletle kurduğu hukuki ve siyasal bağın kabulünü ifade eder. Bu yönüyle “Türküm” demek, anayasal düzene yönelik bir sadakat beyanıdır.
Modern anayasal devletlerde yurttaşlık, ortak hukuk ve ortak egemenlik anlayışı üzerine kuruludur. Türkiye Cumhuriyeti de bu modeli benimsemiş ve yurttaşlık bağını anayasal kimliğin merkezine yerleştirmiştir. Bu bağlamda “Türküm” ifadesi, modern yurttaşlık anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu ifadenin yanlış veya eksik yorumlanması, anayasal düzenin temel ilkeleriyle çelişen sonuçlara yol açabilmektedir. Özellikle etnik temelli yorumlar, anayasanın eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerini zedeleme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle “Türküm” ifadesinin hukuki anlamının bilimsel bir zeminde ele alınması önemlidir.
ANAYASAL YURTTAŞLIK VE “TÜRKÜM” İFADESİ
Anayasal yurttaşlık, bireylerin devlete olan aidiyetini etnik veya kültürel temellerden bağımsız olarak tanımlayan bir yaklaşımdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan vatandaşlık tanımı, bu yaklaşımın açık bir örneğini oluşturmaktadır. “Türk” kavramı, bu bağlamda hukuki bir üst kimliktir.
“Türküm” ifadesi, bireyin bu anayasal yurttaşlık statüsünü kabul ettiğini ve benimsediğini gösterir. Bu kabul, yalnızca bir hak iddiası değil, aynı zamanda anayasal sorumlulukların da üstlenilmesi anlamına gelir. Yurttaşlık, haklar kadar yükümlülükleri de içeren bir statüdür.
Bu ifade, bireyin kendisini anayasal düzenin eşit bir parçası olarak gördüğünü ortaya koyar. “Türküm” demek, hukuk önünde eşitliği ve ortak yurttaşlık paydasını kabul etmek demektir. Bu yönüyle ifade, dışlayıcı değil kapsayıcıdır.
Anayasal yurttaşlık anlayışı, farklı kimliklerin varlığını reddetmez. Aksine, bu farklılıkların ortak bir hukuk çatısı altında güvence altına alınmasını sağlar. “Türküm” ifadesi, bu ortak çatının kabulünü simgeler.
Dolayısıyla “Türküm” ifadesi, bireysel bir kimlik iddiasından ziyade, anayasal yurttaşlık bilincinin sözlü bir ifadesi olarak değerlendirilmelidir.
HUKUKA BAĞLILIK VE “TÜRKÜM” İFADESİ
“Türküm” ifadesinin temel unsurlarından biri, hukukun üstünlüğüne bağlılıktır. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak kurulmuş ve bu ilkeyi anayasal düzenin merkezine yerleştirmiştir. Bu nedenle yurttaşlık, hukukla kurulan bir bağdır.
Bu ifade, bireyin Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk düzenini meşru kabul ettiğini ve bu düzene bağlı olduğunu ifade eder. Hukukun üstünlüğü, keyfi yönetimin reddini ve hukuk kurallarının herkes için bağlayıcı olmasını gerektirir. “Türküm” demek, bu ilkeyi benimsemek anlamına gelir.
Hukuka bağlılık, yalnızca yasalara uymakla sınırlı değildir. Aynı zamanda anayasal değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin ve demokratik kurumların kabulünü de içerir. Bu kabul, anayasal sadakatin bir parçasıdır.
Yurttaşların hukuka bağlılığı, devletin meşruiyetinin toplumsal temelini oluşturur. Bu bağlamda “Türküm” ifadesi, bireyin bu meşruiyet ilişkisini benimsediğini gösterir. Hukuk devleti anlayışı, bu tür bir yurttaşlık bilinciyle güçlenir.
Dolayısıyla “Türküm” demek, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve anayasal düzeni meşru gören bir yurttaşlık duruşunu ifade eder.
EGEMENLİK VE DEVLET BİRLİĞİ BAĞLAMINDA “TÜRKÜM”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre egemenlik, kayıtsız şartsız millete aittir. Bu ilke, anayasal düzenin temel taşlarından biridir. “Türküm” ifadesi, bu egemenlik anlayışının kabulünü de içerir.
Bu ifade, egemenliğin herhangi bir kişi, zümre veya kimlik grubuna değil, milletin tamamına ait olduğunu kabul etmeyi ifade eder. Bu kabul, demokratik eşitliğin ve siyasal katılımın temelidir.
Aynı zamanda “Türküm” ifadesi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne bağlılığı da kapsar. Bu bağlılık, farklılıkların inkârı anlamına gelmez. Aksine, farklılıkların ortak bir devlet yapısı içinde bir arada yaşamasını kabul etmeyi ifade eder.
Devlet birliği, homojenlik değil, ortak hukuk ve ortak egemenlik temelinde bütünlük anlamına gelir. “Türküm” ifadesi, bu bütünlüğün anayasal çerçevesini benimsemeyi ifade eder.
Bu yönüyle ifade, ayrıştırıcı değil; birleştirici ve bütünleştirici bir anlam taşır.
SONUÇ
“Türküm” ifadesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bağlamında etnik veya kültürel bir kimlik beyanı değildir. Bu ifade, bireyin devletle kurduğu hukuki ve siyasal bağın kabulünü temsil eder.
Bu bağlamda “Türküm” demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk düzenine bağlılığı ifade eder. Hukukun üstünlüğünü benimsemek, bu ifadenin temel unsurlarından biridir.
Aynı zamanda ifade, egemenliğin millete ait olduğu ilkesinin ve demokratik meşruiyet anlayışının kabulünü içerir. Bu kabul, siyasal eşitliğin ve ortak yurttaşlık bilincinin temelidir.
“Türküm” ifadesi, devletin birliğine ve anayasal bütünlüğüne bağlılığı da kapsar. Bu bağlılık, farklılıkları dışlamayan, ortak hukuk temelinde birliği esas alan bir anlayışı ifade eder.
Sonuç olarak “Türküm” demek, “Bu devletin hukukuna, egemenliğine ve birliğine bağlıyım” demektir. Bu ifade, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninde kapsayıcı, birleştirici ve hukuki bir üst kimliğin özlü bir ifadesidir.
KAYNAKÇA
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Özbudun, E. Türk Anayasa Hukuku
Gözler, K. Anayasa Hukukunun Genel Teorisi
Kelsen, H. Saf Hukuk Kuramı
Habermas, J. Between Facts and Norms
Arendt, H. The Origins of Totalitarianism
BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI






















