Küre dağları ekolojik kırım tehditi altında!
Batı Karadeniz çevre gönüllüleri, " TBMM'de görüşülen maden kanunu çıktığı anda 45 gün içinde tüm izinler bitmiş olacak"
Haber giriÅŸ tarihi : 01-07-2025 | 07 : 32 59
Haber güncelleme tarihi : 01-07-2025 | 07 : 32 59
Küre Dağları: Ekolojik Kırım Tehdidi Altında
BATI KARADENİZ'DE 42 SİYANÜRLÜ ALTIN MADENİ , İLİÇ FACİASI YAŞAMIMIZI ETKİLEYCEK.
6 MADEN SAHASINA RUHSATLARI VERİLDİ.36 SAHA İHALE SÜRECİNDE
TBMM'de görüşülen maden kanunu çıktığında , 45 gün içinde tüm izinler bitmiş olacak.
Batı Karadeniz Bölgesi, doğal dengesini ve güzelliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya. Tam 42 maden sahası, "42 İliç faciası" riskiyle bizi yüz yüze bırakıyor.
Batı Karadeniz'in kalbinde, Kastamonu, Bartın, Karabük ve Sinop illerine yayılan Küre Dağları, Türkiye'nin ve Avrupa'nın en değerli ekolojik alanlarından biridir. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından "Avrupa'nın 100 sıcak noktası" arasında gösterilen bu eşsiz coğrafya, 2000 yılında Küre Dağları Milli Parkı olarak ilan edilmiştir. Milli park statüsü ve çevresindeki koruma alanları, bölgenin biyoçeşitliliği, endemik türleri, zengin yaban hayatı ve muhteşem orman ekosistemlerinin korunması için bir kalkan görevi görmektedir. Ancak bu doğal miras, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülen yeni maden kanunu ve hızla artan maden ihaleleriyle vahşi madenciliğin ve siyanür tehdidinin gölgesinde bir kıyıma doğru sürüklenmektedir.
Küre Dağları'nın Paha Biçilmez Ekolojik Değerleri
Küre Dağları Milli Parkı ve çevresindeki koruma alanları, şimdi maden sahası ilan ediliyor. Milli parkın çevresi, Küre Dağları Milli Parkı ile aynı ekolojik değere sahip bölgelerdir.
Şelaleler, Göller ve Göletler
Küre Dağları, karstik yapısının ve bol su kaynaklarının bir armağanı olarak sayısız şelale, göl ve gölete ev sahipliği yapar. Bu su kaynakları, hem görsel bir şölen sunar hem de çevrelerindeki ekosistemler için yaşamsal bir öneme sahiptir. Ilıca Şelalesi, Ulukaya Şelalesi, Horma Kanyonu Şelaleleri ve denize dökülen Gideros Koyu Şelaleleri, bölgenin su cenneti olduğunu kanıtlar niteliktedir. Buzul göllerinin kalıntıları olduğu düşünülen küçük göller ve yaylalardaki doğal/yapay göletler de bu sulak alan çeşitliliğini zenginleştirir.
Anıt Ağaçlar
Bölgedeki ormanlar, zamanın derin izlerini taşıyan yaşlı ve heybetli ağaçlara kucak açar. Kayın (Fagus sylvatica), Köknar (Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana), Sarıçam (Pinus sylvestris) ve Meşe (Quercus spp.) türlerinden oluşan bu anıt ağaçlar, doğal mirasımızın yaşayan tanıklarıdır. Milli park ve doğal sit alanları içerisinde koruma altına alınan bu ulu ağaçlar, orman ekosisteminin sağlıklı işleyişi için hayati rol oynar.
MaÄŸaralar ve Kanyonlar
Küre Dağları'nın karstik yapısı, derin ve gizemli mağaraların yanı sıra nefes kesici kanyonların oluşumuna zemin hazırlamıştır. Ilgarini Mağarası, hem uzunluğu hem de Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılarıyla bilimsel ve tarihi açıdan büyük değer taşır. Horma Kanyonu ve Türkiye'nin en derin kanyonlarından biri olan Valla Kanyonu, dik yamaçları, şelaleleri ve zengin bitki örtüsüyle doğa tutkunlarını büyüler. Bu jeolojik oluşumlar, eşsiz yaşam alanları sunarak bölgenin biyoçeşitliliğine katkıda bulunur.
Endemik Bitki ve Ağaç Türleri
Farklı iklimsel özelliklerin ve coğrafi yapının birleşimi, Küre Dağları'nı endemik bitki türleri açısından bir hazineye dönüştürmüştür. Campanula olympica subsp. ciliata (Olimpos çanı) ve Silene bolanthoides subsp. kastamonica (Kastamonu nakılı) gibi sadece bu bölgeye özgü türler, küresel biyoçeşitlilik için büyük önem taşır. Ayrıca kayın, köknar (endemik alt türü), sarıçam, meşe, kızılağaç, akçaağaç, dişbudak ve ıhlamur gibi ağaç türleriyle zenginleşen ormanlar, su dengesi, toprak korunumu ve yaban hayatı için kritik bir işlev görür.
Yaban Hayvanı Türleri ve Nesli Tükenmekte Olan Canlılar
Küre Dağları, farklı habitat tiplerinin bir araya gelmesi sayesinde zengin bir yaban hayvanı çeşitliliğine ev sahipliği yapar. Ayı (Ursus arctos), Kurt (Canis lupus), Vaşak (Lynx lynx), Yaban Kedisi (Felis silvestris) gibi büyük memelilerin yanı sıra, çeşitli kuş (Ur kekliği, kara leylek), sürüngen, amfibi ve balık türleri bölgenin ekolojik dengesini oluşturur. Ne yazık ki, Ur kekliği, kara leylek ve vaşak gibi bazı türler, habitat kaybı ve avlanma gibi nedenlerle IUCN Kırmızı Liste'de nesli tehlike altında veya hassas kategorisinde yer almaktadır. Bu türlerin korunması, bölgenin biyoçeşitliliğinin sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir.
Tehdit Altındaki Miras: Vahşi Madencilik ve Siyanür Riski
Küre Dağları Milli Parkı ve çevresindeki Bartın, Karabük, Kastamonu illeri, UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilen Safranbolu ve birçok kültürel miras alanı, TBMM'de görüşülmekte olan yeni maden kanununun yasallaşmasıyla büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır. Halihazırda 32 maden ihalesi tehdidi altında olan bölgede, yasa çıktığı an itibarıyla yüz binlerce ağaç, su kaynakları, tarihi ve kültürel miraslar, yaşam alanları, köyler, mezarlıklar ve ibadet yerleri geri dönülmez bir kıyıma uğrama riski taşımaktadır. Özellikle siyanürle ayrıştırma gibi vahşi madencilik yöntemleri, su kaynaklarını ve toprakları zehirleyerek tüm ekosistemi yok etme potansiyeli taşımaktadır.
Tarihi ve Kültürel Değerler de Tehlikede
Küre Dağları'nın doğal güzellikleriyle iç içe geçmiş, yüzyıllardır ayakta kalmış zengin bir tarihi ve kültürel miras da bu tehdidin hedefindedir. Türkiye'nin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması dolayısıyla Kastamonu, Bartın, Sinop ve Karabük'te yer alan camiler, kiliseler ve türbeler, geçmişin izlerini bugüne taşıyan paha biçilmez değerlerdir.
Karabük'te UNESCO Dünya Mirası kenti Safranbolu, 2426 kültürel miras eseriyle bir dünya mirası olarak öne çıkmaktadır. Ulu Cami (eski Aya Stefanos Kilisesi), Köprülü Mehmet Paşa Camii ve İzzet Mehmet Paşa Camii gibi yapılar, Osmanlı mimarisinin zenginliğini sergiler. Eflani'deki Küre-i Hadid Camii ise Candaroğulları dönemine ait önemli bir ahşap yapıdır. UNESCO tarafından dünya mirası ilan edilen bu eserler, vahşi madencilikle zarar görebilir ve Safranbolu'nun dünya miras statüsü tehlikeye düşebilir.
Kastamonu'da Tarihi İzler
Mahmutbey Camii (Kasaba Köyü), 1366 yılında Candaroğulları döneminde inşa edilmiş, ahşap direkli Anadolu camilerinin eşsiz bir örneği olarak 2023'te UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiştir. Akşemsettin Camii (Küre) ve Tekke Köyü Camii (Taşköprü) gibi Osmanlı dönemi yapıları, bölgenin dini ve mimari zenginliğini yansıtır. Pınarbaşı'ndaki kilise kalıntıları ise Roma ve Bizans dönemlerine uzanan köklü bir geçmişe işaret eder. Seyyid Ali Danişmend Türbesi (Pınarbaşı) ve Fırıncık Nene Türbesi (Küre) ise yerel halkın manevi değerlerini ve folklorunu yaşatan önemli dini mekanlardır.
Bartın'ın Katmanlı Tarihi
Amasra Kalesi içindeki Fatih Camii, 9. yüzyılda Bizans kilisesi olarak inÅŸa edilmiÅŸ, 15. yüzyılda camiye dönüştürülerek önemli bir tarihi dönüşüme tanıklık etmiÅŸtir. Hasan Dede Camii (Ulus), 15. yüzyıla tarihlenen ahÅŸap yapısıyla erken Osmanlı dönemi mimarisine ışık tutar. Bartın merkezdeki Aya Nikolas Kilisesi ve Amasra'daki Küçük Kilise (Åžapel), Bizans döneminden günümüze uzanan süreçte farklı iÅŸlevler üstlenerek bölgenin çok kültürlü yapısını gözler önüne serer. Ebu Derda Türbesi ve ÅžimÅŸirli Baba Türbesi (Ulus) ise yerel halk için derin manevi anlam taşıyan ziyaretgâhlar arasındadır.
Sinop
Sinop'ta yer alan Alaaddin Camii, 13. yüzyılda Selçuklular tarafından inşa edilmiş, Karadeniz bölgesindeki tek Selçuklu mimarisi örneği olma özelliği taşır. Ayancık'taki Arkhangelos Kilisesi ve Bizans dönemine ait Balatlar Kilisesi, kentin köklü geçmişini gözler önüne serer.
Küre Dağları, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda barındırdığı derin tarihi ve kültürel mirasla da tüm insanlık için korunması gereken bir değerdir. TBMM'deki maden yasası ve bölgedeki maden ihaleleri, bu paha biçilmez ekolojik ve kültürel hazineyi geri dönülmez bir şekilde yok etme tehdidi taşımaktadır. Bu felaketin önüne geçmek, gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre ve zengin bir kültürel miras bırakmak hepimizin sorumluluğundadır.
Vahşi madencilerin talebi üzerine Meclis'te görüşülen yeni maden kanunu, sıkıştırılmış bir şekilde, kamuoyuyla tartışılmadan, hiçbir kurum ile değerlendirilmeden, uluslararası şirketlerin talebi ile Meclis gündemine getirilmiştir. Küre Dağları bölgesinde yaşayan ve seçilen birçok milletvekili de bu tasarıya imza vermiştir. Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu ve Sinop illerinde ihalesi yapılan ve ihale sürecinde olan 42 adet IV. grup maden sahasının var olduğunu biliyoruz. 42 tane İliç ve siyanürlü madencilik ile yaşamak istemiyoruz.
Küre Dağları çevresinde yaşayan orman köylüleri ve Küre kültürü, Batı Karadeniz halkının sessizliği bir anda çığlığa dönüşebilir. Rıfat Ilgaz'ı var eden bir coğrafyadır Küre Dağları. Sessizliği size sükunet gibi gelmesin; Küre'nin emekçi kadınları sarı yazmayı bağladığında, çığlıkları titretir!
Çetin Yılmaz
Batı Karadeniz çevre gönüllüleri
Haber : Batı Karadeniz çevre gönüllüleri
BES

Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor