Yedigöller’in yedi hikayesine bir yenisini ekleme zamanı: Direniş
Çetin Yılmaz yazdı,'' Bu hikâye, vahşi bir hırsa karşı verilen onurlu bir direnişin, doğaya sahip çıkmanın, geleceğe umutla bakmanın ve anılarımıza sahip çıkmanın hikâyesi olmalı.''
Haber giriş tarihi : 29-04-2025 | 19 : 41 53
Haber güncelleme tarihi : 29-04-2025 | 19 : 41 53
Bolu’nun yemyeşil koynunda, yedi inci tanesi gibi dizilmiş Yedigöller…
Her biri bir efsane fısıldar kulaklarımıza. Kimi zaman bir çobanın yitirdiği aşkın gözyaşları yansır sularına, kimi zaman bir su perisinin şarkısı yankılanır kıyılarında. Baharda bin bir çiçek açar eteklerinde, sonbaharda altın sarısı yapraklar hüzünle vedalaşır yüzeyinde.
Orada kalpler başka türlü atar; doğanın çıplak, saf haliyle ruhlar kucaklaşır. Ve bu güzellik, sadece göllerden ibaret değildir. Geyiklerin narin adımlarla yürüdüğü üreme çiftlikleri, özgürce dolaşan yaban hayvanları, yalnızca bu topraklarda yeşeren mucizevi bitkiler…
Toprağın altındaki altından çok daha kıymetli bir hazine barındırır Yedigöller: Huzuru, sükûneti, biyoçeşitliliği ve kalbimizde kök salan anıları.
Çocukluğumuzun en temiz anıları bu topraklarda saklıdır. Belki doğayla ilk kez burada derin bir bağ kurduk.
İlk aşkların utangaç fısıltıları karıştı göl meltemine, gençlik hayallerimizin yansıması vurdu berrak sulara. Ailemizle piknikler yaptık, dostlarımızla kahkahalar attık. Doğanın kucağında tarifsiz bir huzura erdik.
Şimdi ise, bu sessiz cennetin üstünde kara bulutlar dolanıyor. Kazmalarla, dinamitle, vahşi bir açgözlülükle buraya saldırmak isteyen eller uzanıyor.
Oysa Yedigöller, bir ağacın damarları gibi birbirine bağlı. Birine vurulan her darbe, hepsinin kalbine saplanan bir hançer olacak.
Bu sadece bir gölün, birkaç ağacın kaybı değildir.
Bu, geyiklerin solgun nefesinin, ormanın derinliklerindeki tüm hayatın, binlerce yıllık bitki türlerinin ve bizim ortak hafızamızın kaybı olacak.
Buradan sesleniyorum:
Ey Yedigöller’e maden ruhsatı verenler!
Bu göllerin sularında yansıyan manzarayı hiç mi görmediniz?
Ormanın sessizliğinde gizlenen huzuru hiç mi hissetmediniz?
Geyiklerin ürkek ama asil duruşunu, endemik çiçeklerin narin kokusunu hiç mi içine çekmediniz?
Ve en önemlisi:
Sizin de burada yeşeren bir anınız olmadı mı?
Çocuğunuzla yürüdüğünüz o patika?
İlk gençliğinizin hayallerini kurduğunuz o göl kenarı?
Arkadaşlarınızla kahkahalar attığınız o yemyeşil yamaç?
Bunca güzelliği, bunca hatırayı, bunca hayatı nasıl olur da birkaç kamyon dolusu altın için gözden çıkarırsınız?
Unutmayın:
Toprağın altındaki altın belki cebinizi doldurur, ama ruhunuzu boşaltır.
Anılarınızı çalar.
Ve bir gün, gökyüzüne baktığınızda, içi boş bir sessizlikten başka bir şey bulamayacaksınız.
Bir zamanlar o sularda yıkanan dağ çiçekleri solacak. Kuş cıvıltıları makinelerin gürültüsüne karışacak. Geyiklerin özgürce koştuğu yamaçlar, kepçelerin izleriyle parçalanacak. Ve en kötüsü: Bizim kalbimizde yeşeren o güzelim anılar da toz ve molozun altında ezilecek.
Oysa Yedigöller, bir maden yatağı değil. Bir ruhtur. Bir şiirdir. Binlerce yıllık bir hikâyedir. Ve hepimizin ortak hafızasıdır.
Şimdi, Yedigöller’in yedi hikâyesine bir yenisini ekleme zamanı.
Bu hikâye, vahşi bir hırsa karşı verilen onurlu bir direnişin, doğaya sahip çıkmanın, geleceğe umutla bakmanın ve anılarımıza sahip çıkmanın hikâyesi olmalı. Bu hikâye, vicdanınızın sesini dinleyerek, bu eşsiz mirası ve anılarımızı koruma yönünde atacağınız adımlarla yazılmalı. Sessiz çığlıklara kulak verin, bu eşsiz mirası ve anılarımızı koruyun; Yedigöller’in gözyaşlarının dinmesine izin vermeyin.
Çünkü bu topraklar, yeryüzünün altındaki tüm altından ve hepimizin kalbindeki tüm anılardan çok daha kıymetli bir hazinedir.
Yazan: Çetin YILMAZ
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
BES

Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor