Haber giriÅŸ tarihi : 10-10-2024 | 17 : 01 34
Haber güncelleme tarihi : 10-10-2024 | 17 : 01 34
BASINA VE KAMUOYUNA
AZİZ MİLLETİMİZ!
CumhurbaÅŸkanının 1 Ekim 2024 günü yeni yasama yılı açılışında TBMM’de yaptığı konuÅŸmada, İsrail’in gözünü vatan topraklarımıza dikeceÄŸini söylemesi üzerine günlerdir siyaset ve medya bu iddiayı, yanında ya da karşısında durarak tartıştı, 8 Ekim’de de TBMM gizli oturum yaptı.
Sonuçta, CumhurbaÅŸkanının “İsrail bize saldıracak” söyleminin haklı olarak siyaset kurumumuz, basınımız ve meclisimiz tarafından ciddiye alındığı, kamuoyunun gündemine girdiÄŸi ortada.
Oysa İsrail’in, kurulduÄŸundan beri bağımsız bir devlet gibi deÄŸil, Batı emperyalizminin Orta DoÄŸu’daki koçbaşı ve adeta ABD’nin 51. eyaleti gibi davrandığı defalarca görülmüştür, herkesçe bilinmektedir.
İsrail tehdidini ciddiye alanlar gerçek faili bırakıp taşeronla, tetikçiyle uğraşma kolaycılığı yapmaktadırlar.
YaÅŸadıklarımızla biliyoruz, Batı emperyalizmi 100’yıldır vatanımıza saldırıyor, milletimizi ve ülkemizi bölmeye çalışıyor, düşmanlarımızı destekliyor. Bunun için de bazen uydusu devletleri, bazen terör örgütlerini, bazen de içimizdeki iÅŸbirlikçilerini kullanıyor.
Soralım:
-PKK, PYD, YPG terör örgütlerini kim yarattı, kim büyüttü, binlerce tır silahla kim donattı, kim besledi, besliyor?
-F Tipi yapılanma, kimin eseri? Sıradan bir vaiz nasıl büyüdü de, FETÖ olup darbeye kalkışabildi? Şimdi nerede, 25 yıldır kim besliyor, kim koruyor?
-Hemen tamamı emperyalizmin etki ajanı iÅŸleviyle Laik Cumhuriyet’in altını oyan tarikat-cemaat adlı dinci yapılanmaları kimler yarattı, destekledi, destekliyor?
Sorular çoÄŸaltılabilir, yanıtlarsa belli…
2003’den beri söyleniyor; BOP bir emperyal projedir, 21. yüzyıl Sevr’idir. Nihai hedefi, bölgenin tek laik demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta DoÄŸu tipi bir din devletine dönüştürerek güdümüne almak, parçalamaktır. Bu hedefi, haritası ile sabittir. BOP haritası (2003 de BaÅŸbakan ve Genel Kurmay BaÅŸkanı’nın önüne konulmuÅŸtur), projenin 23, hatta bazı geniÅŸletilmiÅŸ haritalarda İskenderun körfezi Hatay ve Adana dahil 25 ilimizi vatanımızdan koparmayı amaçladığını açıklıkla ortaya koymaktadır. BOP’un bu nihai hedefini 20 yıl sonra, eksik olarak ve İsrail üzerinden ifade etmek de doÄŸru deÄŸildir, BOP eÅŸ baÅŸkanlığı yaparak engellemek de, “ABD stratejik müttefikimizdir” diyerek kendimizi aldatmak da…
Öte yandan, demografik yapımızı tahrip ve iç barışımızı tehdit eden, sığınmacı, mülteci, ensar ya da mazlum din kardeşleri nitelemeleriyle meşrulaştırılmaya çalışılan ve yurdumuzun her yerine yayılmış olan milyonlarca yabancının varlığı da en az bu tehdit kadar ciddiye alınması ve çözümlenmesi gereken bir yakın tehlikedir, yaşamsal bir sorundur.
Keza, laik, bilimsel, kamusal ve ücretsiz olmaktan uzaklaşmış, çocuklarımızı dünya çocukları ile yarışabilecekleri bilimsel bilgi ile donatamayan bir eğitim sisteminin de ciddiye alınması gereken çok önemli bir tehdit olduğu bilinmelidir.
Devletimizi yönetenler de, yönetmeye talip olanlar da Atatürk’ü ve döneminde devletin nasıl yönetildiÄŸini iyi bilmeli, özellikle Atatürk Dış Politikası’nı bir an bile akıllarından çıkarmamalıdır.
-Türkiye nasıl olup da Birleşmiş Milletlere davetle üye olan tek ülke olabilmiştir?
-Sevr nedir, nasıl yırtılıp atılmıştır?
-Ulusal Bağımsızlık Savaşı nasıl meşruiyet zeminine oturtulmuş, o zemin en olumsuz koşullarda bile nasıl korunabilmiştir?
-Lozan nasıl başarılmıştır?
-1925 SSCB Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, 1934 Balkan Antantı, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1937 Sadabat Paktı nedir, nasıl kotarılmışlardır, etkileri, ülkemiz, bölgemiz ve dünya için anlamları nedir, yararları ne olmuştur?
-Türkiye nasıl bütün komşuları ile dost olabilmiş, etrafında bir barış çemberi oluşturabilmiştir?
Bütün bunlar çok iyi bilinmeli, ders çıkarılmalıdır.
Nereden gelirse gelsin ülkemize yönelik her türlü tehdidi bertaraf etmek ve Türkiye’nin kimsenin tehdit etmeyi aklından bile geçiremeyeceÄŸi bir ülke olmasını saÄŸlamak içinse, öngörülü ve tutarlı bir siyasi önderliÄŸe, “Kuvvetler Ayrılığı” ilkesine dayanan güçlü bir laik demokratik hukuk devletine, laik ve bilimsel bir eÄŸitim sistemine, güçlü bir ekonomiye, saÄŸlam bir iç cepheye ve partinin deÄŸil milletin ordusu olan -bunu da “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” özsözü ile ifade etmekle gurur duyan- güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sahip olmak gerektiÄŸi de hiç unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti, kadın, erkek ve çocuk binlerce şehidin, kanları ve canları ile nice yoklukları, yoksunlukları, işgalleri, isyanları, ihanetleri aşarak var ettiği dünyanın en haklı, en namuslu devletlerinden biridir, kutsal bir emanettir. Bu devlet; anlık tepkilerle, kerameti kendinden menkul teorilerle, öngörüden yoksun kararlarla, dini referanslarla değil mutlaka akıl ve bilimle yönetilmelidir.
“Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi deÄŸildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.” diyor Atatürk. Hele bu yolcu bir devlet adamı ise, bir ülkeyi yönetme sorumluluÄŸu üstlenmiÅŸse, “ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi” lazımdan öte, elzemdir, olmazsa olmazdır.
Çare Yeniden Atatürk Cumhuriyeti !
Saygılarımızla,
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
BES

Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor