Kevser Ofluoğlu, '' Kadınlar geleceğe yürüdüğünde, toplum yerinde sayamaz.”
'' Kadınların imzası, Türkiye’nin yarınlarına atılan kurucu bir imzadır. Kadınsız bir gelecek mümkün değildir.'' diyen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı, Kadın Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanı Kevser Ofluoğlu her daim, İYİ'lerle her yerde.
Haber giriş tarihi : 24-12-2025 | 18 : 27 32
Haber güncelleme tarihi : 24-12-2025 | 18 : 27 32
AVAZ ARAŞTIRMA VE STRATEJİ MERKEZİ
(TÜRKİYE’NİN GELECEK TASARIMINDA KADIN İMZASI)
TEORİDE HAK VAR, PRATİKTE ŞİDDET VAR
'' Kadınların imzası, Türkiye’nin yarınlarına atılan kurucu bir imzadır. Kadınsız bir gelecek mümkün değildir.'' diyen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı, Kadın Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanı Kevser Ofluoğlu AVAZ ARAŞTIRMA VE STRATEJİ MERKEZİ'ndeydi

'' Değerli konuklar, kıymetli katılımcılar,
Bir ülkenin geleceğini anlamak istiyorsanız, kadınlarının hayatına bakın. Kadınlar ne kadar özgürse, toplum o kadar güçlüdür. Kadınlar ne kadar görünürse, gelecek o kadar adildir.”
Bugün burada yalnızca kadınları konuşmak için değil, Türkiye’nin geleceğini konuşmak için bir aradayız. Çünkü artık çok net biliyoruz ki, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların dışarıda bırakıldığı, görmezden gelindiği hiçbir gelecek tasarımı sürdürülebilir değildir.
Kadının görünür olması ve eşit bir birey olarak yer alması köklü bir dönüşüm çağrısıdır. Kamuda, özel sektörde, teknoloji alanında, girişimcilikte ve medyada kadınların yalnızca yer alması değil karar alma süreçlerinin merkezinde olması çağdaş bir devlet yapısının, kapsayıcı bir ekonominin ve demokratik bir toplumun vazgeçilmez şartıdır. Bir toplumda kadınlar karar alma mekanizmalarının dışındaysa, o toplum potansiyelinin yarısını kaybetmiş demektir. Bu mesele yalnızca bir eşitlik meselesi değildir; aynı zamanda kalkınma, demokrasi ve güvenlik meselesidir.
Türkiye’nin yarınlarını; kadınların vizyonu, emeği ve liderliği olmadan inşa edemeyiz.
Şimdi gelin, bu güçlü gerçeği yalnızca bugünün talepleriyle değil, tarihin tanıklığıyla konuşalım.
Çünkü kadınların bu ülkede söz istemesi yeni bir talep değildir. Bu, geçmişten gelen bir hak hatırlatmasıdır.
Bu topraklarda kadın, yalnızca hayatı taşıyan değil, devleti kuran, toplumu yönlendiren, tarihe yön veren bir özne olmuştur.
O halde şimdi soruyu değiştirelim: Kadınlar bu ülkenin geleceğinde neden olsun değil, neden olmasın?
Çünkü kadınların bu ülkede söz sahibi olma iradesi yeni değildir; tarihle sabittir.
Türk tarihinde kadın, hiçbir zaman edilgen bir figür olmamıştır. Aksine, kurucu bir aktör olmuştur.
Orta Asya Türk toplumlarında kadınlar devlet yönetimine katılmıştır. Savaşta ve barışta söz sahibi olmuşlardır. Toplumsal düzenin yalnızca parçası değil, taşıyıcısı olmuşlardır.
Tomris Hatun, askeri ve siyasi liderliğiyle tarihe geçmiştir. Hatunlar, devletin ortak aklını temsil etmiştir.
Osmanlı dönemine baktığımızda da kadınların etkisinin tamamen yok sayıldığını söyleyemeyiz. Diplomasi ve dış ilişkilerde etkili olmuş, devlet krizlerinde sorumluluk almış, yönetimi üstlenmişlerdir.
Cumhuriyet döneminde ise kadın liderliği yeni bir boyut kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu tarihsel olarak bir kadın devrimi özelliği taşımaktadır.
Halide Edip Adıvar, yalnızca bir yazar değil; bir halk lideri, bir düşünce önderidir. Geleceği şekillendirmek adına risk alan, işgal altındaki İstanbul’da mitingler düzenleyen cesur kadınlardan biridir. Sabiha Gökçen, “kadın yapamaz” algısını tarihin çöplüğüne göndermiştir. Türkan Saylan, sosyal liderliğin vicdanla nasıl birleşebileceğini göstermiştir.
Bu kadınlar bize çok net bir şey söylüyor: Kadın liderliği bu topraklara yabancı değildir. Aksine, köküdür. Bugün haklar erken gelmiş, temsil geç kalmış, eşitlik ise tamamlanamamıştır.
Peki bugün neredeyiz?
Bugünü anlamadan yarını tasarlayamayız. Rakamlar bize çok net şeyler söylüyor.
Kadınların gündemini kadın-erkek eşitsizliğinin farklı yansımalarını içermektedir.; kadına yönelik şiddet, cinsellik, cinsel saldırı ve istismar, kesişimsel ve katmanlı bir alan olan görünürlük (dijital, ekonomik, siyasal, kültürel) gibi meseleler bu yansımaların başında gelmektedir. Bunların yanında dijital dünya, siber şiddet ve ısrarlı takip yeni risk alanlarını beraberinde getirmiştir.
Türkiye’de kadınların parlamentodaki oranı yüzde 20 seviyesindedir. Yerel yönetimlerde kadın belediye başkanı oranı yüzde 5’in altındadır. Yerel yönetimlerden merkezi siyasete, meslek örgütlerinden sivil inisiyatife kadar birçok alanda hala niceliksel ve aynı zamanda niteliksel temsil eksikliği bulunmaktadır.
Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Karar masalarında kadınlar hâlâ istisna konumundadır.
Ekonomiye baktığımızda tablo daha da çarpıcıdır. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı yaklaşık yüzde 30–35’tir. Erkeklerde bu oran yüzde 65-70’tir. Gerçek eşitlik, görünmeyen emeğin tanınmasıyla başlar. Kadının görünmeyen emeği tanınmadan ekonomik eşitlik ve sosyal adalet sağlanamaz.
Dünya Bankası ve OECD verileri çok açık konuşuyor: Kadın istihdamındaki her yüzde 10’luk artış, ülke ekonomisinde ciddi bir büyüme etkisi yaratmaktadır.
Liderlik ve yönetime baktığımızda da benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Üst düzey yönetici pozisyonlarında kadın oranı yaklaşık yüzde 15–17 civarındadır. Özel sektörde cam tavan hâlâ çok güçlüdür.
Bakım emeği adaletsizliği kadınların yaşamının tüm alanlarında kritik bir eşitsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ve elbette şiddet gerçeği… Her üç kadından biri yaşamının bir döneminde şiddete maruz kalmaktadır. Bu, sadece bireysel bir sorun değildir. Bu, kadın liderliğini bastıran yapısal bir engeldir.
Tam da bu noktada şunu sormak gerekiyor:
Kadın liderliği neden bu kadar hayati?
Araştırmalar gösteriyor ki; kadınların liderlik ettiği kurumlarda şeffaflık artıyor. Kadın liderlerin olduğu ülkelerde sosyal harcamalar daha adil dağılıyor. Kadınların karar süreçlerinde yer aldığı toplumlarda barış ve uzlaşı kültürü güçleniyor.
Kadınların sahip olduğu potansiyel önündeki yapısal engeller kaldırıldığında bilgi, yetenek ve liderlik kapasiteleri her alanda dönüşüm yaratabilir. Kadın liderliğinin önünün açılması, toplumların refahını ve sürdürülebilirliğini arttırır.
Çünkü kadın ve erkek eşitliği bir kalkınma sorunudur. Eşit fırsatlar, ekonomik büyümenin, sosyal adaletin ve sürdürülebilir nüfus politikalarının temelidir.
Çünkü kadın liderliği farklıdır.
Kadın liderliği krizi yönetir. İnsanı merkeze alır. Uzun vadeli düşünür. Toplumsal faydayı önceleyerek karar alır.
İşte bu nedenle kadın liderliği sadece bir “kadın meselesi” değildir. Bu, Türkiye’nin gelecek modelidir. Eşit fırsatlar sunulduğunda, kadınlar sadece kendi hayatlarını değil, aynı zamanda toplumu ve geleceğimizi şekillendirirler.
Yıllardır kadınların hayatına dokunurken ve kadın olarak iş hayatında yer alırken bizi başarıya götüren adımların pek de şaşırtıcı olmayan şekilde benzer olduğunu görüyoruz. Farklı hikayelerde yaşayıp, farklı zorluklardaki patikalarda yürürken karşımıza çıkanlara çözüm üretme şeklimiz ve genel duruşumuz benzerlikler gösteriyor. Çok çalışmak ve işlerimize titizlikle eğilmek dışında başarıyı tesadüf olmaktan çıkaran noktalara bakıyoruz.
Gelecekte var olacağı öngörülen bir Türkiye başarılı kadınların çabalarıyla çok daha farklı inşa edilebilir. Vizyon sahibi olmaksa geleceğe giden yolu önceden görüp günümüzdeki adımları buna göre atmak konusunda hayli önemli.
Özellikle dijital çağın içinde yaşadığımız günümüzde devinim bu kadar hızlıyken, bildiklerimizi üzerine bir şeyler eklemeden kullanmak, sürdürülebilir bir başarıya ulaşmak için asla yeterli değil.
Unutmayın; Mücadele edeceğiniz olayları doğru seçer ve savaş alanının sınırlarını kendiniz belirlerseniz hem sahaya hâkim kalır hem de gerçek sorunları hızla çözebilmek için enerjiye sahip olursunuz.
Peki Türkiye’nin gelecek tasarımında kadın imzası için neler yapmalıyız?
•
Yapısal engelleri ortadan kaldırarak ve bölgesel eşitsizlikleri düzenleyen ve bakım yükünü kaldıran/hafifleten tedbirler ile kadının işgücüne katılımı arttırılmalı.
•
OECD ülkeleri arasında kamusal kreş kapasitesi en düşük olan ve kurumsal bakım hizmetlerine erişim oranı %15’in altında olan ülkemizde kadının işgücüne katılmamasının en önemli nedenlerinden bakım yükünün %70 den fazlasınn kadınlara ait olmasıdır. Bu nedenle kamusal kreş sayısı ve bakım desteği sistemli bir biçimde arttırılmalı, bakım emeğini destekleyen ‘aile sigortası’ gibi modeller geliştirilerek parçalı yardımlar yerine bütünleşik yapılar kurulmalı.
•
%10-15 bandında olan kadın-erkek ücret farkı ve %30 olan kadınların kayıt dışı istihdam oranı raporlamayı zorunlu kılan, ücret şeffaflığını arttıran ve ayrımcılığa yaptırım öngören uygulamalar ile engellenmeli.
•
Babalara devredilemez izin hakkı verilerek, izin süresi, gelir koruması ve iş güvencesi konularını içeren yapısal düzenlemeler yapılmalı.
•
Kadınların merkezi ve yerel yönetimlerdeki siyasal temsilini güçlendirmeyi hedefleyen yasal düzenlemeler yapılmalı, fermuar sisteminin uygulanması zorunlu hale getirilmelidir. Kadın adaylar seçilebilir sıralara yerleştirilmeli, siyasi partilerin yönetim organlarında kadın temsil oranları arttırılmalıdır.
•
Kamu atama sistemi başta olmak üzere kadın-erkek eşitliğini sağlayacak düzenleme yapılmalı, liyakat ve eşit temsil esas alınmalıdır.
•
Sağlık, adalet, emniyet ve sosyal hizmet verilerini birleştiren veri tabanı oluşturularak, erken uyarı sistemleri kurulmalı kadınların her geçen gün artarak devam eden şiddete maruz kalmalı acilen engellenmelidir.
•
Kadın danışma merkezleri nitelik ve nicelik olarak yaygınlaştırılmalıdır.
•
Kadın kooperatiflerime sağlanan destekler arttırılmalı, bu desteklerin sağlanmasında sayısal göstergelere dayalı performans esas alınmalıdır.
•
Şehirlerde aydınlatma iyileştirmeleri yapılarak, kamera ve çağrı düğmesi uygulamaları kurarak, güveli şehirler kriterlerine uygun güvenli alanlar yaratılmalıdır.
•
Kadın-erkek eşitliği mücadelesinin tüm toplumun sorumluluğu olduğu gerçeği ile erkeklerin de farkındalığı ve mücadeleye aktif katılımı teşvik edilmelidir.
Çünkü
Kadınların vizyonu olmadan gelecek kurulamaz.
Kadınların vizyonu eğitimi dönüştürür. Ekonomiyi güçlendirir. Demokrasiyi derinleştirir.
Kadın emeği görünür olduğunda yoksulluk azalır. Sosyal adalet güçlenir. Toplum dayanıklılık kazanır.
Ve kadın liderliği arttıkça…
Gelecek daha eşit olur. Daha güvenli olur. Daha umutlu olur.
Sözlerimi bitirirken şunu söylemek istiyorum:
“Kadınlar geleceğe yürüdüğünde, toplum yerinde sayamaz.”
Türkiye’nin geleceği; kadınların arka planda desteklediği değil, ön safta liderlik ettiği bir gelecek olmalıdır.
Kadınların imzası bir kota değildir.
Bir ayrıcalık değildir.
Bir lütuf hiç değildir.
Kadınların imzası, Türkiye’nin yarınlarına atılan kurucu bir imzadır.
Ve bunu açıkça söylemeliyiz:
Kadınsız bir gelecek mümkün değildir. Kadın liderliği olmadan güçlü bir Türkiye kurulamaz.
Kevser OFLUOĞLU
İYİ Parti Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanı





Haber : İYİ Parti Haber Merkezi
BİRLEŞİK EMEKLİLER SENDİKASI

Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor
Editörden
Son Haberler
Köşe Yazarlarımız
Haber Yorumları
































