Terörsüz Türkiye, terör örgütleriyle ittifakla sağlanamaz
İYİ Parti Genel Başkanı Sn. Müsavat Dervişoğlu, partisinin Lozan Parkı’nda düzenlenen grup toplantısında konuştu.
“YA BU İHANET SÜRECİ CUMHURİYETİMİZİ YIKACAK YA DA EMANET NE PAHASINA OLURSA OLSUN KORUNACAK”
Haber giriş tarihi : 15-05-2025 | 18 : 04 03
Haber güncelleme tarihi : 15-05-2025 | 18 : 04 03
Türk milletine, Türk devletine, Türk vatanına ve Türk Cumhuriyeti’ne karşı
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetine ve onun en büyük sahnelerinden birine şahitlik ettiklerini belirten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bu ihaneti Amerika, Avrupa ve İsrail yazıyor; maşaları pkk, pyd, ypg veya kck paraflıyor; ortakları AKP ve MHP ise imzalıyorlar. Ana muhalefet ve Meclis’te grubu bulunan diğer partiler ise siyasi gerekçelerle ve ‘acaba yarınlarda neler olur’ kaygısıyla doğrudan bir karşı duruş sergileyemiyor kâh memnuniyet duyup alkışlıyorlar kah tereddüt edip kafalarını kuma gömüyorlar” dedi.
“LOZAN’IN GİZLİ MADDELERİ YOKMUŞ, SİNSİ DÜŞMANLARI VARMIŞ”
Tarihin tekerrür ettiğini kaydeden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Aynı ortaklarla, aynı mutabıklarla ve aynı sözde karşıtlarla 2009 yılında Oslo’da başlatılan, 2015’te güya rafa kaldırılan çözüm süreci, arka planda sınırlarımız dışında olgunlaştırılıp bugüne kadar sinsice getirilmiştir. Demek ki neymiş? Türk’e ve Türkiye’ye duyulan kin bitmemiş. Lozan’ın gizli maddeleri yokmuş, sinsi düşmanları varmış” ifadesini kullandı.
“SÖZDE KRALLARI DA SOYTARILARI DA ÇIPLAKTIR”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bugün aynı çiçeğin tomurcuğu olarak açan MHP ve DEM, 2018’den 2024’e kadar dört seçim boyunca muhalefeti enfekte ettiler. Biri dışarıdan terörize ederek, biri muhalefetmiş gibi görünerek, biri AKP güdümünde, diğeri PKK güdümünde siyaseti durmadan zehirlediler. Kürt’ü de Türk’ü de Alevi’yi de Sünni’yi de tahrik ve tahkir ettiler. Şimdi bu kirli oyunun giriş ve gelişme aşamaları tamamlanmış. Artık sonuç aşaması sahneye konulmuştur. Tek tesellim hiçbirinin gizleyecek, saklayacak bir şeyi kalmamıştır. Sözde kralları da müttefikleri de danışmanları da soytarıları da çıplaktır” diye ekledi.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE, TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İTTİFAKLA SAĞLANAMAZ”
‘Terörsüz Türkiye’nin terör örgütleriyle ittifakla ve müzakereyle değil hukukla, adaletle, demokrasiyle ve özgürlüklerle sağlanacağını vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Cumhuriyet’in ruhuna, ilkelerine, kanun ve kurumlarına karşı bitmeyen nefretleriyle başkaldıran odaklar, partiler, örgütler ve teröristler ‘gayrimillî iç cephelerini’ kurdular. Olmayan savaşa şimdi bir de barış ilan ediyorlar. O hain ve küçük akıllarıyla planlar yapıp, Bizi de ‘bunlar barışa karşı’ diye yaftalıyorlar’ şeklinde konuştu.
“BİZ BU ZEHRİ YEMEYİZ, BU KATRANI DA YUTMAYIZ”
İktidar ve ortakları için ‘terör ve teröristle kendini eşitlemiş başka bir örgüt’ değerlendirmesinde bulunan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Kavramların içini boşaltan, değerleri yok eden, tarihi çarpıtan, şuur yoksunu arsız bir örgüttür. Aşımıza zehir katıp, kaynatılan katranı şeker diye satan örgüttür. 2002 yılından beri yaptıkları budur. Sattıkları sarı, kırmızı, yeşil şekerlerin hepsi aynı katrandandır. Biz bu zehri yemeyiz, bu katranı da yutmayız! Dün iştahla yiyen, bugün aynı iştahla saldıran ve belli ki yarın da yiyecek olan aymazlara da yol ve geçit vermeyiz” ifadesini kullandı.
“BU BİR SİRKTİR”
“Sizin barış ve terörsüz Türkiye diye yutturmaya çalıştığınız; Türkiye’nin geleceğine kurulmuş bir saatli bombadır” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Ekim ayında başlattıkları son kalkışmanın, şimdilik ön neticelerini tecrübe ettik. Adım adım gelen bu süreci, tam 13 aydır noktasına virgülüne kadar her mecrada anlattım. Yeni Anayasa martavalıyla başlattıkları hazırlık ve denemenin, terör örgütünün bir şekilde cumhur koalisyonuna katılımıyla sonuçlanacağını da söyledim. Son bir yıldır bize izlettikleri anayasa, normalleşme, genişleme, çözüm diye sunulan aşamaların, yani sirkin özü budur. Evet bu bir sirktir” şeklinde konuştu.
“KURTARACAĞIMIZ BİR CUMHURİYET KALMAYACAK”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Yalanlarla, illüzyonlarla ve hokkabazlıklarla dolu bir sirktir. Bu sirkte, yılanların nasıl deri değiştirdiğine şaşırmamızı bekliyor, boynuna zil geçirilmiş kurtları alkışlamamızı istiyorlar. Nice aslan, nice kaplan kamçının sesiyle hoplayıp zıplıyor. Papağanlarsa aynı ezberletilmiş cümlelerle güya akıl veriyorlar. Bu Alamut büyüsünden acilen kurtulmak için bugün burada, yarın meydanlarda, sonraki her gün vatanın her sathında toplanmalıyız. Bu delirmişliği durdurmalıyız. Yoksa kurtaracağımız bir Cumhuriyet kalmayacaktır! Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, dün olduğu gibi bugün de bütün vatandır” dedi.
“YA BU İHANET SÜRECİ CUMHURİYETİMİZİ YIKACAK YA DA EMANET NE PAHASINA OLURSA OLSUN KORUNACAK”
“İstikbal ve Cumhuriyetimize kasteden unsurların hepsi bugün karşımızdadır” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Gördüğünüz aktörler, isimler, partiler, örgütler, Türk uygarlık ülküsünün ebedi muarızları, Cumhuriyet fikri ve devletinin ise ezeli karşıtlarıdır. Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’si, bunların Türkiye’sidir. Olmayan savaşın barış, Cumhuriyet’e karşı girişilen bir suikast anlaşmasıdır. Af, reform, değişim diyerek hazırladıkları tezgâhın son ürünü de bunların Anayasa’sı olacaktır. İfrat ve tefrit arasında bir cendereye koyar gibi milletimin sıkıştırıldığı yer tam olarak budur! Zaman kalmamıştır. Artık karar zamanıdır. Bu kararı verecek olanlar da sizlersiniz. Ya devleti bir şahıs malı yapmak isteyen onlar kazanacak, ya Cumhuriyet hepimizin diyen bizler kazanacağız! Ya da istibdat, dört yandan boğazımıza sıkacak ya hürriyet diyen bizler kazanacağız! Ya bu ihanet süreci Cumhuriyetimizi yıkacak ya da emanet ne pahasına olursa olsun korunacak! Mühür onlarda, güç onlarda, devlet idaresi onlarda ama unutmayın; vatan bizim, bayrak bizim, devlet bizim Cumhuriyet bizim, Mustafa Kemaller bizimdir” değerlendirmesini yaptı.
“GENÇLİĞE HİTABE’NİN VAZİFELERİNİ YERİNE GETİRME ZAMANI”
Gençlere seslenen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Sizler 7 yaşından itibaren her gün okul sıralarında otururken, karşınızda duran üç çerçeveye baktınız. Ortada Mustafa Kemal duruyordu. Solda İstiklal Marşımız, sağda ise Gençliğe Hitabe. Bugün o tozlu çerçeveleri yerinden sökmek zamanıdır. Sökün ve elinize alın! İstiklal Marşımızı artık o çerçeveden çıkartın! Çünkü, hürriyet ve istiklalimize vurulan zincirleri kırmak zamanıdır! Şimdi Gençliğe Hitabe’yi o duvardan indirin ve elinize alın. Artık o hitabenin vazifelerini yerine getirmek zamanıdır! Ve şimdi de Mustafa Kemal’i size yukarıdan baktığı yerden alın ve tam karşınıza koyun. Onun hep olmasını istediği gibi bakın ona. Onunla beraber bir Cumhuriyet davası gütmek için, Onunla beraber bir vatan kavgası vermek için artık onun gibi mücadele etmenin zamanıdır” ifadesini kullandı.
“YÜZYILIN VAMPİRLERİ, SİZE HESAP SORMAYA GELİYORUM”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Devletiyle savaşanlar bize hukuk diyecek, Cumhuriyeti yıkanlar bize demokrasi öğretecek, teröristle kol kola gezenler bize eşitlikten bahsedecek öyle mi? Analar ağlamasın deyip, ocaklara ateş düşürenler, Mehmetçiği katleden silahı tutan eli dahi söylemekten artık imtina edenler, meydan meydan gezip şehide kelle diyenler, bizi ölümden beslenmekle suçlayacak öyle mi? Yüzyılın vampirleri sizi! Size hesap sormaya geliyorum” dedi.
“BU SORULARI, CEBİNDE GEZDİRDİĞİ KIRMIZI KARTI PKK’NIN METNİNE GÖSTERMEYENLERE SORUYORUM”
Bu soruları sadece iktidar görünümlü örgüte sormadığına işaret eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Muhalif görünümlü terör sevicilere, oy kaybından korktuğu kadar Türkiye’yi kaybetmekten korkmayanlara, cebinde gezdirdiği kırmızı kartı pkk’nın metnine göstermeyenlere soruyorum. Millete her şeyi yuttururuz zannedenlere, konuşmayı sadece kendine hak görenlere, medyada linç yememek için korkakça ihanete alkış tutanlara, barış, demokrasi ve eşitlik sözleriyle dönen başını bir an tutup da; Cumhuriyet’e ve üniter yapımıza çeviremeyenlere soruyorum” şeklinde konuştu.
“SANDIKTA TOKATLA KARŞILAŞACAKLAR”
“pkk'nın 40 yılda yapamadığını, Cumhur İttifakı 6 ayda yaptı. Erdoğan'ın 23 yıldır diyemediğini, PKK bir günde söyledi.” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı silah bırakıyorum derken, Türk devletini mağlup ilan edip, tapu senedine savaş açıyorlar. Türk milletine ölesiye yabancılaştılar ki; milletimizden de alkış bekliyorlar. Göremedikleri şu; alkışla değil, sandıkta tokatla karşılaşacaklar ve defolup gidecekler” diye ekledi.
GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU’NUN KONUŞMASININ TAMAMI ŞU ŞEKİLDE:
Büyük Türk milleti;
Bugün sizlere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde değil,
Ankara, Lozan Parkı’ndan sesleniyorum.
Çünkü,
Türk milletine, Türk devletine, Türk vatanına ve Türk Cumhuriyetine karşı
Cumhuriyet tarihimizin en büyük ihanetinin ve onun en büyük sahnelerinden birine şahitlik ediyoruz.
Bu ihaneti,
Amerika, Avrupa ve İsrail yazıyor,
Maşaları, PKK, PYD, YPG veya KCK paraflıyor,
Ortakları, AKP ve MHP ise imzalıyorlar.
Ana muhalefet ve mecliste grubu bulunan diğer partiler ise
Siyasi gerekçelerle ve acaba yarınlarda neler olur kaygısıyla,
Doğrudan bir karşı duruş sergileyemiyor,
Kah memnuniyet duyup, alkışlıyorlar,
Kah tereddüt edip, kafalarını kuma gömüyorlar.
Bugün korkuyla ve tereddütle hareket edilecek gün değildir.
Bugün, korkunun üzerine cesaretle yürüme günüdür.
İstiklal harbi bir cesaret destanıdır.
Cumhuriyet de bir korkusuzluk iradesidir.
Allah’a şükürler olsun ki, o irade bugün buradadır ve dimdik ayaktadır.
Hepinizin şahsında o kutlu iradeyi selamlıyor, huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Değerli dava arkadaşlarım;
Aslında tarih tekerrür ediyor.
Aynı ortaklarla, aynı mutabıklarla ve aynı sözde karşıtlarla
2009 yılında Oslo’da başlatılan,
2015’te güya rafa kaldırılan çözüm süreci,
Arka planda, sınırlarımız dışında olgunlaştırılıp bugüne kadar sinsice getirilmiştir.
Demek ki neymiş?
Türk’e ve Türkiye’ye duyulan kin bitmemiş…
Lozan’ın gizli maddeleri yokmuş, sinsi düşmanları varmış!
Bugün aynı çiçeğin tomurcuğu olarak açan MHP ve DEM,
2018’den 2024’e kadar dört seçim boyunca muhalefeti enfekte ettiler.
Biri dışarıdan terörize ederek,
Biri muhalefetmiş gibi görünerek,
Biri AKP güdümünde, diğeri PKK güdümünde siyaseti durmadan zehirlediler.
Kürt’ü de Türk’ü de, Alevi’yi de Sünni’yi de TAHRİK ve TAHKİR ettiler.
Şimdi bu kirli oyunun giriş ve gelişme aşamaları tamamlanmış,
Artık sonuç aşaması sahneye konulmuştur.
Tek tesellim, hiçbirinin gizleyecek, saklayacak bir şeyi kalmamıştır.
Sözde kralları da müttefikleri de danışmanları da soytarıları da çıplaktır.
Yıllarca PKK yaftasıyla siyaseti kirletip dizayn ederek iktidarda kalanlar,
Bugün PKK ile ittifaklarını, barış diye meşrulaştırıyorlar.
Bu soysuz ilişkiyi resmileştirip, yeni Türkiye’yi kiminle ve nasıl kuracaklarını ilan ediyorlar.
Kurulduğu günden itibaren Cumhuriyetle kavgası bitmeyen AKP’nin,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan’la ilgili düşüncesi,
Kime, niye düşman olduklarının ve kimle, niye ittifak ettiklerinin de bir özetidir.
Cumhuriyet, bunlara göre kapatılması gereken bir parantez,
Milli mücadele özür dilenmesi gereken bir hatadır.
“Terörsüz Türkiye’den” kasıt, işte tam olarak budur.
Terörsüz Türkiye, terör örgütleriyle ittifakla ve müzakereyle sağlanmaz,
Hukukla, adaletle, demokrasiyle ve özgürlüklerle sağlanır.
Cumhuriyetin ruhuna, ilkelerine, kanun ve kurumlarına karşı,
Bitmeyen nefretleriyle başkaldıran odaklar, partiler, örgütler ve teröristler
“Gayri Milli İç Cephelerini” kurdular.
Olmayan savaşa şimdi bir de “barış” ilan ediyorlar.
O hain ve küçük akıllarıyla planlar yapıp,
Bizi de “bunlar barışa karşı” diye yaftalıyorlar.
Her kavramı, değeri ve duyguyu eğip bükmeğe mahirdiler ve alışıktırlar:
Demokrasi, bunlar için;
Sadece kendilerinin karar aldığı ve konuşabildiği
İstemediklerini ise susturdukları rejimin adıdır.
Terör ve terörist bunlar için;
İktidarlarıyla olan mesafeyle tanımlanır.
Onlara yakınsanız yerli ve milli,
Uzaksanız sizi terörist ilan etmeleri başucu şantajlarıdır.
Devlet, bunlar için;
Şahıs, aile, danışman ve yandaşları için kar ve makam arpalığıdır.
Hukuk, bunlar için;
İktidar ve ortaklarının menfaatlerini gözetmenin,
Yahut bu menfaatlere dönük tehditleri bertaraf etmenin aracıdır.
Adalet, bunlar için;
Darül harp sayıp yağmaladıkları memleketin
Tüm kaynaklarını aralarında paylaşmanın adıdır.
Cumhuriyet, bunlar için;
Gasp etmekten çekinmedikleri milli iradenin, bir günlük oy atma seremonisidir.
Türkiye ise bunlar için;
Bambaşka bir Türkiye’dir.
Türksüz, Cumhuriyetsiz, hukuksuz, adaletsiz,
Duyguları sömürülen ve istifade edilen bir acizler memleketidir.
Kısaca iktidar ve ortakları,
Terör ve teröristle kendini eşitlemiş başka bir örgüttür.
Kavramların içini boşaltan,
Değerleri yok eden, tarihi çarpıtan, şuur yoksunu arsız bir örgüttür.
Aşımıza zehir katıp,
Kaynatılan katranı şeker diye satan örgüttür.
2002 yılından beri yaptıkları budur.
Sattıkları sarı, kırmızı, yeşil şekerlerin hepsi aynı katrandandır.
Biz bu zehri yemeyiz, bu katranı da yutmayız!
Dün iştahla yiyen, bugün aynı iştahla saldıran ve belli ki yarın da yiyecek olan aymazlara da yol ve geçit vermeyiz!
Sizin barış ve terörsüz Türkiye diye yutturmaya çalıştığınız,
Türkiye’nin geleceğine kurulmuş bir saatli bombadır.
Tapu senedimiz olan Lozan’ı ret ve inkar ederek,
Türkiye’yi işgalci ve soykırımcı ilan eden,
Elde ettikleri tüm kazanımları silahlı mücadeleyle sağladıklarını söyleyen,
Silah bırakmayı, Türkiye’den elde edecekleri tavizlere ve beklentilerine uygun yasal ve anayasal düzenlemelere endeksleyen,
Binlerce evladımızın katiline özgürlük ve siyaset yapma hakkı isteyen,
Sırtlarını dayadıkları emperyalist güçlerden aldıkları desteklerle hala koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit etmeye kalkışan bu canilerle neyin pazarlığını sürdürüyorsunuz?
Hiç sormak aklınıza gelmedi mi?
Hangi emellerinden vazgeçmişler?
Üniter yapımıza kastetmeyi terk etmişler mi?
Federasyon, konfederasyon, kanton hayallerinden uzaklaşıp, ortak vatan teraneleriyle bölünmez bütünlüğümüze darbe vuracak hesaplardan geri duracaklar mı?
Bir sorunu aşıyor gibi görünerek, Türkiye’yi bölgede ve uluslararası zeminde daha büyük belalarla baş başa bırakmak hedeflerinden cayacaklar mı?
Anayasa’da ifadesini bulan vatandaşlık tanımına itirazlarını sürdürecekler mi?
Şimdi herkes melek pozuna bürünmüş, barış havariliği yapıyor.
Biz sorgulamaya ve hesap sormaya devam edeceğiz.
İktidarın kendi geleceğini kurtarmak ve kendisine zaman kazandırmak amacıyla planladığı,
Ama Türkiye’nin geleceğini karartacak bu teslimiyet ve yıkım sürecine asla izin vermeyeceğiz.
Aziz Türk milleti,
Ekim ayında başlattıkları son kalkışmanın,
Şimdilik, ön neticelerini tecrübe ettik.
Adım adım gelen bu süreci, tam 13 aydır noktasına virgülüne kadar her mecrada anlattım.
“Yeni Anayasa” martavalıyla başlattıkları hazırlık ve denemenin,
Terör örgütünün bir şekilde cumhur koalisyonuna katılımıyla sonuçlanacağını da söyledim.
Son bir yıldır bize izlettikleri anayasa, normalleşme, genişleme, çözüm diye sunulan aşamaların, yani S İ R K’in özü budur.
Evet bu bir S İ R K ‘tir.
Yalanlarla, illüzyonlarla ve hokkabazlıklarla dolu bir sirktir.
Bu sirkte, yılanların nasıl deri değiştirdiğine şaşırmamızı bekliyor,
Boynuna zil geçirilmiş kurtları alkışlamamızı istiyorlar.
Nice aslan, nice kaplan kamçının sesiyle hoplayıp zıplıyor,
Papağanlarsa aynı ezberletilmiş cümlelerle güya akıl veriyorlar.
Bu Alamut büyüsünden acilen kurtulmak için,
Bugün burada, yarın meydanlarda,
Sonraki her gün vatanın her sathında toplanmalıyız.
Bu delirmişliği durdurmalıyız.
Yoksa kurtaracağımız bir Cumhuriyet kalmayacaktır!
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.
O satıh, dün olduğu gibi bugün de bütün vatandır.
Büyük Türk milleti;
105 yıl önce, 1920’de;
Ya “Sevr” ya “İşgal” diye dayatıldığında,
Sevr’in barış olarak sahnelendiği oyun,
Uygun zamanda, uygun mekanda, en elverişli aktörlerle yeniden karşımızdadır.
Devşirilmiş başrollerin oyunculuklarına kimse aldanmasın!
Emperyalizmin yapımcısı ve yönetmeni olduğu bu oyunda;
Senaryo, replikler, herkesin rolü tek elden dağıtılmıştır.
Bilinsin ki bugün,
Tepeden tırnağa ihanete dönüşmüş olan bu akışa müsaade edersek,
101 yıl önce parçalanan Sevr’in şartları,
Bugünün dünyasının gerçekleri ve sıfatlarıyla hayata geçirilecektir.
Garbın afakını çelik zırhlı duvarların sarmasını beklemeyeceğiz.
İngiliz postalını, Yunan süngüsünü görmedik diye de kimse bizden şükür beklemesin.
Vatanın işgal edildiğini anlamak için,
Düşmanın ekin tarlamıza girmesini bekleyecek vaktimiz yok.
Bu ihaneti durdurmak, kastedenlerin de hesap vermesinden sorumluyuz.
İşte burada,
Lozan anıtında, Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri yazmaktadır:
“Efendiler, Lozan Barış Antlaşması, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.”
101 yıl önce ya vatan yıkılacaktı ya da o en çetin silahlarla kalkışılan hain suikast!
101 yıl sonra ya vatan yıkılacaktır ya da en namert silahlarla kalkışılan bu suikast!
Atalarımız o suikastı yıktı. Şimdi sıra bizdedir.
Gün o gündür.
Ecdadımıza ve şehitlerimize layık olmak günüdür.
Bugün, istikbal ve Cumhuriyetimize kasteden unsurların hepsi karşımızdadır.
Gördüğünüz aktörler, isimler, partiler, örgütler,
Türk uygarlık ülküsünün ebedi muarızları,
Cumhuriyet fikri ve devletinin ise ezeli karşıtlarıdır.
Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’si, bunların Türkiye’sidir.
Olmayan savaşın barış, Cumhuriyet’e karşı girişilen bir suikast anlaşmasıdır.
Af, reform, değişim diyerek hazırladıkları tezgahın son ürünü de bunların Anayasa’sı olacaktır.
İfrat ve tefrit arasında
Bir cendereye koyar gibi milletimin sıkıştırıldığı yer tam olarak budur!
Zaman kalmamıştır.
Artık karar zamanıdır.
Bu kararı verecek olanlar da sizlersiniz.
Ya devleti bir şahıs malı yapmak isteyen onlar kazanacak,
Ya Cumhuriyet hepimizin diyen bizler kazanacağız!
Ya da istibdat, dört yandan boğazımıza sıkacak.
Ya hürriyet diyen bizler kazanacağız!
Ya bu ihanet süreci Cumhuriyetimizi yıkacak,
Ya da emanet ne pahasına olursa olsun korunacak!
Mühür onlarda, güç onlarda, devlet idaresi onlarda;
Ama unutma;
Vatan bizim, bayrak bizim, devlet bizim
Cumhuriyet bizim,
Mustafa Kemaller bizimdir!
Kıymetli genç kardeşlerim,
Sizlere sesleniyorum.
Sizler yeni nesil değilsiniz.
Cumhuriyet’in genç neferlerisiniz.
O yüzden “Size” konuşmuyorum,
“Sizinle” konuşuyorum.
Sizden iktidarım veya partim için destek talep etmiyorum,
Sizi iktidar yapmanın yollarını, hep birlikte açmaya davet ediyorum.
Ben size yol göstermeyeceğim, çünkü yol sizsiniz.
Size başka bir hedef göstermeyeceğim, çünkü amaç sizsiniz.
Size sorunlardan bahsetmeyeceğim, çünkü çözüm sizsiniz.
Size uzattığım eller, açtığım kollar bunadır.
Ben bunun vesilesiyim.
Ellerimi tutun!
Milyonlarca elle öyle bir yumruk olalım ki
Bir daha kendilerine gelemesinler!
Bu Cumhuriyet, bu vatan, bu kavga,
Bu parti, bu kürsü sizindir.
Söylediğim her doğru sizin;
Sorumluluk ise benimdir
Beni abi sayın, ister baba,
İster arkadaş yahut kardeş sayın fark etmez.
Sizler,
7 yaşından itibaren her gün okul sıralarında otururken,
Karşınızda duran üç çerçeveye baktınız.
Ortada Mustafa Kemal duruyordu.
Solda İstiklal Marşımız,
Sağda ise Gençliğe Hitabe…
Bugün o tozlu çerçeveleri yerinden sökmek zamanıdır.
Sökün ve elinize alın!
İstiklal Marşımızı artık o çerçeveden çıkartın!
Çünkü, hürriyet ve istiklalimize vurulan zincirleri kırmak zamanıdır!
Şimdi Gençliğe Hitabe’yi o duvardan indirin ve elinize alın.
Artık o hitabenin vazifelerini yerine getirmek zamanıdır!
Ve şimdi de Mustafa Kemal’i
Size yukarıdan baktığı yerden alın ve tam karşınıza koyun.
Onun hep olmasını istediği gibi bakın ona.
Onunla beraber bir Cumhuriyet davası gütmek için,
Onunla beraber bir vatan kavgası vermek için.
Artık onun gibi mücadele etmenin zamanıdır.
İşte o zaman sevgili kardeşlerim,
Göreceğiz ve göreceksiniz ki,
O yılların biriktirdiği kirleri söküp atmak çok kolay olacaktır.
Şimdi karşımızda her 5 yılda bir dikilen eli değnekli gazeteciler korosu,
Yine aynı menfur besteyi bangır bangır çalıyorlar.
Barış geliyor, hazır olun, susun, barışa itiraz olmaz diyorlar.
Gençler ölmeyecek, hukuk devleti gelecek.
Demokrasi tesis edilecek, eşitlik ve adalet olacak diyorlar.
Ve onlara göre
Hiçbirimizin
“Durun bir dakika” demeye hakkı yok! Öyle mi?
Devlet, anayasasız, gayrı meşru şekilde idare edilirken,
Nasıl ve kimlerle anayasa yapılacak diye sormayacağız, öyle mi?
Mavi vatan diye çıktıkları yolda,
Kıbrıs’ı kumar masasında bahse yatırıp kaybeden şuursuzlara
Siz hangi vatandan bahsediyorsunuz demeyeceğiz öyle mi?
En temel anayasal hürriyetler, insan hakları,
Bir talimatla ve bir telsiz anonsuyla paramparça edilirken
Özgürlüğü kim getirecek diye bakmayacağız, öyle mi?
Oslolar, Dolmabahçeler, 6-8 Ekim olayları, hendeklerle biten süreçler
Savaş alanına çevrilen şehirler, verilen yüzlerce şehit varken
Biz hangi süreç diye sormayacağız öyle mi?
Hele de Cumhuriyet…
Aşağılanırken, yıkılmak istenirken,
Yurttaşlık yerine kulluk dayatılırken,
Vatandaşlığın yerini biat almışken,
Demokrasi gelecek yalanına inanacağız, öyle mi?
Ve gençlerimiz…
Teğmen olup ordudan atılacak,
İtiraz edip coplanacak,
Öğretmen olup atanamayacak,
İş bulamayıp, göç edecek,
Yoksulluktan evlenemeyecek,
Verdiği oy, yok sayılacak,
Aldığı diploma, iptal olacak,
Bağıracak, duyulmayacak,
Ağlayacak, görülmeyecek,
Yaşarken ölüme mahkum edilecek,
Kendi vatanında yabancı olacak,
Kendi toprağında ekmeğe muhtaç kalacak,
Yarınlardan umut,
Devletinden güven,
İktidardan kabul görmeyecek,
Ve biz de durup susacağız öyle mi?
Biz sormayacağız ve biz barışa karşı olacağız!
Devletiyle savaşanlar bize hukuk diyecek,
Cumhuriyeti yıkanlar bize demokrasi öğretecek,
Teröristle kol kola gezenler bize eşitlikten bahsedecek öyle mi?
Analar ağlamasın deyip, ocaklara ateş düşürenler,
Mehmetçiği katleden silahı tutan eli dahi söylemekten artık imtina edenler,
Meydan meydan gezip, şehide kelle diyenler,
Bizi ölümden beslenmekle suçlayacak öyle mi?
Kime mi soruyorum?
Sadece iktidar görünümlü örgüte değil,
Muhalif görünümlü terör sevicilere,
Oy kaybından korktuğu kadar, Türkiye’yi kaybetmekten korkmayanlara,
Cebinde gezdirdiği kırmızı kartı,
PKK’nın metnine göstermeyenlere soruyorum.
Millete her şeyi yuttururuz zannedenlere,
Konuşmayı sadece kendine hak görenlere,
Medyada linç yememek için, korkakça ihanete alkış tutanlara,
Barış, demokrasi ve eşitlik sözleriyle dönen başını bir an tutup da;
Cumhuriyet’e ve üniter yapımıza çeviremeyenlere soruyorum!
Biz susmayacağız.
Biz bu oyunu bozacağız.
Biz bu istibdat zincirini kıracağız.
Biz bu Cumhuriyet düşmanlarını yeneceğiz.
Biz Türk milleti için yaşayıp, Türk milleti için öleceğiz!
Bu ülkede sadece şehit anaları, babaları, eşleri, kardeşleri ve evlatları değil,
Kürtler veya Türkler olarak değil,
86 milyon hepimiz şehit yakınıyız.
Bu yüzden bir aileyiz, bu yüzden büyük bir milletiz, Türk milletiyiz.
50 bin insanın katili diyoruz…
Sayı zikretmek ne kadar da kolay!
Her biri bir öykü, her biri bir hayat.
Peki bir aile için, o bir can ne demektir?
Öpmeye, sevmeye, koklamaya kıyamadığın
Canından sakındığın o can parçası ne demektir?
Bir aile için o bir insanın önemi ve bedeli ölçülebilir mi?
Bugün buradan bütün evlat sahiplerine sesleniyorum
Evladı mapusta, gurbette, okulda olana sesleniyorum.
Evladının canı pahasına,
“vatan sağ olsun” diyebilen asaletten bahsediyorum.
Bizim kavgamız, sürünmeyi yaşamak diye pazarlayanlara
Üzerinden sefa sürdükleri çocuklarımıza
Her gün yeni bir kabus yaşatmaktan utanmayanlarladır.
İktidar ne demektir?
Muhalefet ne demektir?
İktidar yapandır, muhalefet ise sorgulayandır, sorandır.
Bizim muhalefetimizse sizsiniz, sorun ve sorgulayın
Konuşun, bağırın.
Yeter ki susmayın
Siz susmazsanız,
Bu vatanın harem-i ismeti kararmayacaktır.
Ekim ayından beri ne oldu biliyor musunuz?
PKK'nın 40 yılda yapamadığını, Cumhur İttifakı 6 ayda yaptı.
Erdoğan'ın 23 yıldır diyemediğini, PKK bir günde söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı silah bırakıyorum derken,
Türk devletini mağlup ilan edip, tapu senedine savaş açıyorlar.
Türk milletine ölesiye yabancılaştılar ki
Milletimizden de alkış bekliyorlar.
Göremedikleri şu;
Alkışla değil, sandıkta tokatla karşılaşacaklar, tokatla!
19 Mayıs’a 5 gün kala buradayız!
Sanmayın ki, 1919’un şartlarından çok uzaktayız.
Sanmayın ki, 1919’da atılan adım bugün atılmayacaktır.
Bugün günlerden 19 Mayıs’tır.
Müsavat Dervişoğlu’nun sözü şudur.
Bundan sonra bütün günler 19 Mayıs’tır.
Attığımız her adım, hürriyet için
Söylediğimiz her söz Cumhuriyet için
Ödeyeceğimiz her bedel de Türk milleti içindir.
İngiliz bayraklı olan da gemiydi,
Ama biz Bandırma Vapuruna bindik!
Ferman yine saraylarındı,
Biz, milletin azim ve kararı dedik!
Keyfince harita çizenler vardı,
Biz kendi kaderimizi çizdik!
Türk milletinin kanını akıtanlarla, yine el sıkışanlar vardı,
Bizse, o kanımızla bayrağımızı al renge boyadık!
Vazifemiz, daimdir ve bakidir.
Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın!
Binecek bir Bandırma Vapuru, inecek bir Samsun limanı her zaman vardır!
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
İşte, o asil kandır ki, Cumhuriyeti yıktırmayacaktır!
İşte, o kudrettir ki, Türk vatanını böldürmeyecektir!
İşte, o asalettir ki, Türkiye’yi Türksüzleştirmeyecektir!
Büyük Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Haber :
BES

Dünyadan
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor